Yerlilik Dosyası: Yerlilik Nedir? Yüzde 100 Yerlilik Gerçekten Gerekli mi?

Bildiğiniz gibi, son günlerde ekonominin kötü gidişatı herkesin ekonomiye ilgi duymasına yol açmış durumda. Öyle ki, çevremdeki herkes ekonominin durumuna dair bir tespitte bulunuyor, nasıl düzelebileceğine dair fikirler yürütüyorlar. Ekonominin bu durumu, bizlere yeniden yerli malının önemini hatırlattı. Peki nedir yerlilik?

Yerli malı, “ülke içerisinde yetiştirilen ya da üretilen her türlü mal” olarak basitçe tanımlanabilir. Birden fazla parçanın birleştirilmesiyle üretilen yüksek katma değerli ürünlerin ise her parçası menşei ülkede üretilemeyebilir. Ürünün parçalarının ne kadarının yerli üretildiğini, ne kadarının dışarıdan alındığını ifade etmek için “yerlilik oranı” tabiri kullanılır.

Bir ürüne yerli malı denebilmesi için zannedildiği gibi, yerlilik oranının %100 olması gerekmez. Hatta, yüksek katma değerli ürünlerde %0 olması bile pek bir şey ifade etmez. Günümüzde yerlilik kavramına; o ürünün üretim ve marka haklarına sahip olmak olarak bakılmaktadır. Yani; marka o ülkeye aitse, nerede üretildiğinin önemi ikinci plandır. Önemli olan, üründen elde edilen getirinin ülkeye kazandırılmasıdır.

Üretim Yerinin Önemi

Örneğin bir cep telefonunu düşünelim. Bu cep telefonu, Türk markası olsun. Ürününün ar-ge’si Türkiye’de yapılmış ve üretime hazır hale getirilmiş olsun. Üretim haklarına bu marka sahip olacağı için, bu ürün “yerli” olarak adlandırılabilir. Bu Türk markası; cep telefonunu Çin ya da Kore’de ürettirebilir ve ilgili kanunlar gereği yurt içinde satabilmesi için ithalat yapması gerekebilir. Bu durumda, ülkenin parası dışarı gidiyor gibi görünse de, sonuçta marka sahibi Türk firması olacağından, dolaylı olarak bu para ülkeye döner. Örneğin Iphone; Amerikan markası olup da Çin’de üretiliyorsa, bu markanın Çin malı olduğu anlamına gelmez. Apple, Çin borsalarında işlem görmez ya da o ülkede kar-zarar açıklamaz. Apple, Amerikan markasıdır ve satılan her Iphone, Amerika’ya kar olarak geri dönmektedir. Bu nedenle Iphone’ların arkasında “Designed by Apple in California, Assembled in China” yazmaktadır. Az önceki örneğe geri dönecek olursak, Türk markası telefon yurt dışında üretildiğinde, üretim giderleri ülkemize geri dönmeyecektir. Ancak bu fabrika Türkiye’de yer alırsa, yurt içerisinde kalan para, diğerine oranla daha fazla olacaktır ve yurt içerisinde yaratacağı istihdam da işsizliğin azalmasına katkı sağlayacaktır.

Yerlilik Oranının Önemi

Yerlilik kavramında yerlilik oranının önemi elbette ki vardır. Yüksek katma değerli sofistike ürünlerin parçaları ne kadar çok yurt içerisinde üretilirse, para o kadar fazla yurt içerisinde kalır. Bir ürünün vidasından cıvatasına her şeyini ülke içerisinde yapmak elbette ki mümkün olmaz ancak olabildiğince bunu sağlamaya çalışmak önemlidir.

Yerlilik Oranı Niçin %100 Olamaz?

Yerlilik oranının %100 olması her zaman mümkün olamaz çünkü; yüksek katma değerli ürünlerin bazı parçalarını üretmek için çok yüksek maliyetlerle yatırımlar yapmak gerekir. Cep telefonu örneğinden gidersek, mikroçip gibi ya da kamera gibi cihazların üretilmesi için çok yüksek yatırımlarla fabrikalar kurulması gerekir. Kurulabilse bile; yıllardır üretim yapan uluslararası fabrikaların erişebildiği düşük maliyetlere erişmek mümkün olmaz çünkü birim maliyetin düşüklüğü üretim adedine bağlıdır ve tüm dünyadan müşterileri olan mikroçip fabrikalarının üretim adetleri milyonlarla ifade edilebilir. Bu durumda yeni kurulan yerli fabrikada düşük maliyetlere ulaşmak mümkün olmayacaktır. Mümkün olabilmesi için yerli fabrikanın da uluslararası müşterilerinin olması ve yüksek adetlerde üretim yapan yerli markaların olması gerekecektir.

Yerlilik oranının %100 olmamasının bir diğer sebebi de; var olan bir teknolojiyi sıfırdan geliştirmenin amerikayı baştan keşfetmek anlamına geldiği için, bunun yerine var olan teknolojiyi lisans ödeyerek satın almak ve bunun üzerinden know-how elde ederek, edinilen bilgiler ışığında söz konusu teknolojinin üzerine geliştirmeler yapmak çok daha düşük maliyetli ve akılcıdır.

Tüm bu sebeplerle yerlilik oranının %100 olması mümkün olmaz, olması da gerekmez. Hatta sırf %100 yerli olsun diye diretilmesi, dizayn ve üretim safhasındaki pek çok aksaklığı baştan yaşamak ve zaman ve para kaybetmek anlamına gelir. Ne zaman yeterli bilgi birikimine ve alt yapıya sahip olunursa, üretim adetleri yeterli seviyelere ulaşırsa; Ar-Ge ve üretim adımları atılması daha mantıklı hale gelir. Böylece yerlilik oranı da zamanla artar.

Bir bahçe düşünün, içerisinde hiç ağaç olmasın. Başka bir bahçede ise yıllardır ürün veren zeytin ağaçları olsun. Hiç ağaç olmayan bahçe, diğeriyle aynı büyüklükte ancak diğerinin onda biri fiyatına olsun. Zeytin yağı işine girseniz hangisini alırdınız? Boş olan bahçeye sıfırdan ağaçlar dikmek, hem maliyetli hem de zahmetlidir. Ayrıca dikilen ağaçların ürün vermesi on yıllar alacaktır. Bu süreçte de hiçbir kazanımınız olmayacaktır. Ancak siz, içinde ağaçlar olan bahçeyi alırsanız, alım maliyetiniz yüksek olsa bile, bir yandan üretim yapıp, bir yandan işi iyice tecrübe etme fırsatınız olacaktır. Aynı zamanda geleceğe dönük olarak daha fazla ağaç dikerek geliştirme de yapabilirsiniz.

Ülkemizde Yerli Malı Algısı

Ülkemizde yerli ürünlere karşı her ne kadar sempati olsa da maalesef bir önyargı da mevcut. Alınan ürünün arızalanması bile ilk olarak yerliliğe bağlanmakta. Halbuki dünyanın neresinde üretilmiş olursa olsun, hangi marka ürün olursa olsun, kul yapısı bir ürünün kesinlikle arızalanabileceğini bir Garanti Uzmanı olarak rahatlıkla ifade edebilirim. Yerli malı ürünlere de haksızlık edilmemeli, arıza çıkardığı taktirde Garanti hakları kullanılmalıdır. Yerli olan hiçbir ürün, ithal ürünlerden daha kalitesiz değildir. Maalesef milletçe kendimizi aşağılama, hakir görme durumumuz var. Halbuki kurucumuz Mustafa Kemal ATATÜRK de böyle düşünseydi, şu an Türkiye Cumhuriyeti var olmayacaktı! Nasıl ki kuruluşundan bu yana içeriden ve dışarıdan yıpratılan ülkemiz ayakta kalmayı başarıyorsa, yerli ürünlerimiz de aynı derecede kalitelidir. Atatürk, Cumhuriyetin kuruluşundan sonra uçak fabrikası dahil olmak üzere, yerli üretime her zaman büyük önem vermiştir. Ne yazık ki vefatından sonra açmış olduğu pek çok fabrika kapatıldı.

Vestel Başta Olmak Üzere Yerli Markalarımız

Yerli markalarımıza bir göz gezdirecek olursak; örneğin Sayın Ahmet Nazif ZORLU önderliğindeki Vestel markamız, Avrupa’da ilk üç içerisinde ve başarıyla yoluna devam ediyor. Sadece Türkiye’de değil, uluslararası alanda da Global bir marka haline gelmiş olan Vestel, tam bir imparatorluk. Vestel’in bu başarısı, ülkemizi gururlandırmanın yanı sıra, Türk insanının da neler yapabileceğini gözler önüne seriyor. Şahsen benim de ev eşyalarımın tamamı Vestel’den oluşmakta. Yerli telefon konusundaki son dönemdeki başarıları da göz ardı etmeyelim. Yine bildiğiniz gibi “Türkiye’nin Otomobili”nin de ortaklarından biri Zorlu grubu. Sırf bu yüzden, tüm tartışmalara rağmen başarılı olacağına şahsen şüphem yok.

Yerli markalarımızdan kısaca bahsetmek gerekirse; önde gelen markalarımızı hatırlatmak adına aşağıda paylaşmak isterim:

Otomotiv sektöründe (otomobil üreten); Fiat, Renault, Hyundai, Honda, Toyota

Beyaz eşya sektöründe; Vestel, Arçelik, BEKO

Lastik sanayinde; Petlas, Lassa, Brisa

Cep telefonunda; Vestel, General Mobile, Casper, KAAN, Anka

Şeklinde sıralanabilir. Bunların haricinde de çok sayıda yerli markamız mevcut. Bizler vatandaş olarak yerli üretimi ne kadar destekler ve kullanırsak, yerli markalarımız da o kadar gelişecek ve güçlenecektir. Yerli üretimin popülerliği ve pazar payı daha yüksek olursa, ithal edilen yabancı markalar kar edemeyecek, Türkiye’de tutunmak için fabrika kurmak zorunda kalacaklardır. Günün sonunda iş yine vatandaş olarak bizlere düşüyor.

Görüşmek dileğiyle,

Enis BÜYÜKTAŞ

Enis BÜYÜKTAŞ

1990’da İstanbul’da doğdu. İlköğretim, orta öğretim ve liseyi İstanbul’da tamamladı. 2010 yılında Adnan Menderes Üniversitesi Söke MYO Otomotiv Ön Lisans programını tamamladı. Aynı yıl dikey geçiş sınavını kazanarak Marmara Üniversitesi’ne kabul edildi. 2013 yılı itibari ile Marmara Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Otomotiv Öğretmenliği Lisans eğitimini tamamladı. Üniversite eğitimi süresince Mitsubishi’de Satış temsilcisi olarak görev yaptı. Üniversite eğitiminin ardından Mercedes ve Renault'da satış danışmanı olarak görev yaptı. Sonrasında 2015 yılında Borusan Oto İstinye'de Garanti Uzmanı olarak görev yapmaya başladı ve halen devam etmektedir.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir