Sanayiye Bakışımız Nasıl Olmalı?

Chang’ın orijinal adı “Bad Samaritans” yani “Kötü Samiriyeliler” (Sanayileşmenin Gizli Tarihi) kitabında, Serbest piyasa, ülkeleri zaten iyi oldukları alanlarda kalmaya zorlar. Bunun anlamı yoksul ülkelerin hali hazırda yürüttükleri düşük verimli işleri sürdürmek zorunda olmaları. Onları yoksullaştıran da zaten bu işleri yapıyor olmalarıdır. Şayet yoksulluğu aşmak istiyorlarsa piyasaya kafa tutmaya ve daha çok kazandıran daha zor işleri yapmaya mecburlardır. Bunun başka yolu yoktur” (İsimsiz, 2012).

Doksanlı yılların dünyasının sanayi/endüstri toplumundan bilgi toplumuna, işgücü ağırlıklı ekonomiden yüksek teknoloji ağırlıklı ekonomiye, ulusal ağırlıklı ekonomiden dünya ekonomisine, merkezi ağırlıklı yönetimden yerel yönetime, temsili demokrasiden daha katılımcı demokrasiye, planlı (merkezden) ekonomiden sosyal piyasa ekonomisine, devlet karşısında bireyin haklarının daha önemli hale gelmesine doğru bir yönelim yaşamıştır (Fidan, 2003).

Yenidünyanın ekonomik yapısında, kendisine önemli bir yer açan, paylaşma havuzları, getirisi en yüksek yatırımlardır. Bilişim ekonomisinde, yazılım boyutunun donanım boyutundan daha değerli olması gibi, paylaşım ekonomisinde de havuz sermayesi, finansal sermayeden daha değerlidir. Nasıl bir bilgisayara yüklenen bilgiler, bilgisayardan daha önemliyse, bir kuruluşun oluşturduğu havuzun önemi de, kuruluşun öneminden çok daha büyüktür. Bilimsel gelişmelerin ekonomik yapıya etkileri konusunda öncü çalışmalar yapan, Alvin Toffler, Lester Throw, Jeremy Rifkin ve Michio Kaku’nun kitaplarında sürekli vurguladıkları gibi, dayanışma, yardımlaşma ve paylaşma odaklı yeni bir ekonomi ve yeni bir kültür inşa edildi. Açık kapı ekonomisini inşa edenlerin başında, Vikipedi, Linux, Google, Facebook, Twitter, Skype, Khan Academy, Youtube benzeri, bedelsiz ürün, hizmet ve bilgi sağlayan kuruluşlar gelmektedir. Yedi milyar insan, kazanırken kazandırıyor, kazandırırken kazanıyor. Paylaşım ekonomisinde tüketiciler üretici, üreticiler tüketicidir. Anadolu’nun “imece” yada “elbirliği” yöntemi, bütün dünyada uygulama alanı buldu. Kümelenme yaklaşımıyla, üreticiler ve tüketiciler aynı adreste buluşarak, maliyetlerini düşürme yoluna gitmektedir (Gürdoğan, 2015-b).

Günümüz modern dünyasında son 50 yıldır problemler had safhadadır. O da bizim kendi özümüze ve kaynaklarımıza olan vukufiyetsizliğimizden dolayıdır. Bugün dünyanın her yerinde olmadığınız zaman İstanbul’da olamazsınız. Türkiye, İstanbul’da olmak istiyorsa Londra’da, Paris’te, Moskova’da ve hatta Pekin’de olmak zorundadır. Dünyanın her yerinde olmanın yolu da ürünlerinizle ve aydınlarınızla olmaktan geçmektedir (Gürdoğan, 2013). Yenidünyanın oluşturduğu kültür ve ekonomide, giderler paylaşılarak azalırken, gelirlerde paylaşılarak çoğaltılmaktadır. Bu yaklaşım işletmelerin bütün müşterilerini ortakları olarak görmelerini de zorunlu kılmaktadır.

Dünyada en çok tartışılan alanların başında, insanların üretim gücünü büyütmek gelir. Gösteriş tüketiminin ağına düşmeden, gerçek ihtiyaçları karşılamak için, eldeki kaynakları, en uygun ve en verimli bir biçimde değerlendirmek, her ülkenin ana sorunudur. Hayatı kolaylaştırmak ve daha yaşanır kılmak, başta ekonomi olmak üzere, bütün bilimlerin odak noktasında yer alır. Her bilimin görevi, ürün, hizmet ve bilgi üretimine yeni boyutlar kazandırmaktır. Bu bağlamda, Kapitalizm sermayeye ağırlık verir, sermayeyi öne çıkarırken, Komünizm işçiye ağırlık verir, işçiyi öne çıkarır. Sonuçta Kapitalizm sermayenin, Komünizm ise işçinin ideolojisidir. Her ikisi de, hayatın doğal dengelerini tahrip ettiklerinden, sürdürülebilirliklerini de yitirmişlerdir. Batı ekonomi dünyasının öncülerinden Joseph A. Schumpeter “Kapitalizm Sosyalizm ve Demokrasi” kitabında, “Kapitalizm yaşayabilir mi?” sorusuna, “Hayır hiç sanmıyorum” cevabını verir. Ancak Schumpeter Kapitalizm’den önce Komünizm’in öldüğünü görecek kadar uzun yaşayamamıştır. 20. yüzyılın sonunda Komünizm öldü, 21. yüzyılın başında ise Kapitalizm ölmek üzeredir. İçinde bulunduğumuz yüzyılın strüktürünü ise şuan için kapitalizmin yerine doğan evladı yani “Ekonomizm” oluşturacaktır. Ekonomizm’e her iki ideolojiden biri annelik bir diğeri ise babalık yapmıştır. Her ikisinin de mirası Ekonomizm’e kalmıştır. Son süreçle kutsal kültürde hayatı yaşanır kılmanın bir aracı olan ekonomi, seküler kültürün elinde ne pahasına olursa olsun, mutlaka ulaşılması gereken, mutlu ve kutlu bir amaca dönüştü/rülmüştür. Hayatın bütün boyutlarından, kutsal kültürün bütünüyle sökülüp atıldığı 21. yüzyılda, Ekonomizm altın dönemini yaşamaktadır. Dünyanın her yanında inancını yitiren seküler insan, gösteriş tüketiminin peşine düşerek, bütün kutsal değerlerini yok pahasına Ekonomizm’e satmaya başlamıştır (Gürdoğan, 2015). Sınırlı dünyada, sınırsız isteklerin/ihtirasların büyüsüne kapılan yenidünya/lılar, hiç uyumayan sürekli aşındırılan dünyayı bir cehenneme çevirmeye doğru sürüklemektedirler.

Bilginin, teknolojinin ve sermayenin vatanı olmaz. Kim güzel yapıyorsa herkes onu izler ya da izlemelidir. Önemli olan sizin güzel insan/millet olmanızdır. Siz güzelseniz, herkes güzeldir, Yunus’un dediği gibi. “Cümleler doğrudur sen doğru isen, doğru bulunmaz sen eğri isen.”  Sen doğruysan herkes seni izler. Peygamberleri izledikleri gibi. Önemli olan güzel örnekler vermektir. Bunun içinde “güzel olmak” gerekir (Gürdoğan, 2015). Bir hadiste “Allah güzeldir, güzelliği sever.” Yani rekabet edilecek konu güzelliktir.

Dr. Abdullah DEMİR

1973 yılında Trabzon’da doğdu. İlk, orta ve liseyi Trabzon’da tamamladı. 1992 yılında Marmara Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Makine Eğitimi Bölümünü kazandı. 1996 yılında Otomotiv Öğretmeni olarak mezun oldu. 1999 yılında yüksek lisansını tamamladı. 1997-2000 yılları arasında Marmara Üniversitesinde Araştırma Görevlisi olarak çalıştı. 2009 yılında Kocaeli Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsünde “Fren Disklerine Uygulanan Kaplamaların Frenleme Performansına Etkisinin Deneysel İncelenmesi” konulu tez çalışmasıyla doktor oldu. Demir, İBB - İstanbul Otopark İşletmeleri (İSPARK) AŞ’de sırasıyla, Teknik İşler Şefi, İşletmeler Müdürü, Etüt Plan ve Proje Müdürü, Etüt ve Planlama Müdürü olarak çalıştı. 2011 yılında Marmara Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü’nde Yardımcı Doçent olarak göreve başladı. Başta otomotiv olmak üzere, güç aktarma organları, alternatif yakıtlar, ulaşım ve otopark yönetimi alanlarında ulusal ve uluslararası dergilerde, kongre ve sempozyumlarda yayımlanmış makale çalışmaları bulunmaktadır. Ayrıca “Güç Aktarma Organları”, “Otopark Uygulamalarında Teknoloji, Çevre ve Emniyet Faktörleri”, 40 bin kelimelik “Otomotiv ve Temel Teknik Bilimler Sözlüğü”, 11 bin kelimelik “Sistem Sistem Otomotiv Teknik Terimler ve Terminolojiler Sözlüğü”, 2500 kelimelik “Otopark Endüstrisi Sözlüğü” gibi yayınları da bulunmaktadır. www.otoguncel.com web sitesinin editörlüklerini yürüten ve wushu spor dalında uluslararası hakem olan Demir, evli ve iki çocuk babasıdır.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir