Otomobil Alırken, Doğru Bilinen Yanlışlar!

Otomobil ile çok küçük yaşlarda tanıştım. Kendimi bildim bileli hep otomobilimiz vardı. Ne de olsa baba tarafından aile boyu otomobilciydik. Hemen hemen herkes otomotivin bir iş kolundan tutmuş, geçinip gidiyorduk.

Ben daha çocukken bile, babamla birlikte oto tamirhanelerine giderdim. Orada ustalara yardım ettiğim bile olurdu. En çok yaptığım iş ise oksijen kaynağını tutmaktı. Bekir Usta’dan bu konuda çok şey öğrendim. Daha sonraki yıllarda birlikte çok iş birliği yaptık.

70 yılların başında, henüz Amerikan araçları piyasalarda iken hepiniz şahit olmuşsunuzdur. Bu, sonraki yıllarda yerli araçlarda (Tofaş ve Renault) da görüldü. O yılların teknolojisi ve kimyası ile üretilen kaporta boya ürünleri tabi ki günümüze göre farklıydı.

Yedek parça bu kadar yaygın değildi. Olsa bile bütçeyi zorluyordu. Bu sebepledir ki hasar gören kaporta parçaları değiştirilmek yerine düzeltilip boyanıyordu.

Bir aracın kaportası hasar gördüğünde önce kaportacı tarafından düzeltilir, daha sonra boyacıya giderdi. Boyacı önce “yoklama” adı verilen işlemi yapardı. Bu işlem, önce kalın macun çekilerek kaportadaki “dalgalanma” denilen rötuşların giderilmesidir. Sonrasında bir hafta kadar bu macunun kuruması beklenilir, ikinci ve üçüncü işlemlerden sonra astar ve boya işlemi uygulanırdı. Bu işlem iki üç hafta kadar sürerdi. Bu süreç içerisinde araçlar macunlu şekilde trafikte dolaşırdı. Hepimiz tanık olmuşuzdur.

Aradan yıllar geçtikçe teknoloji ve kimya da gelişti. Bu süreç giderek kısalmaya başladı. Günümüzde iki üç gün içerisinde işlem bitmektedir.

Asıl olarak yedek parça gelişti ve ucuzladı. Bunun yanı sıra yetkili servisler çoğaldı. Kasko ve trafik sigortası yaygınlaştı. Tüm bu bileşkeler içerisinde artık kaporta işlemlerinde düzeltmek yerine değiştirme işi daha fazla tercih ediliyor. Bu hem sanayiciye hem de kullanıcıya zaman da kazandırmaktadır.

Asıl gelelim işin püf noktasına…

Amerikan araçlarının kaporta parçaları kalın sac tabakasından üretilirdi. Onları düzeltmek için de kaynak ile ısıtmak ve ağır çekiçler kullanmak gerekiyordu. Yedek parça stoku olmadığından tüm hasarlar düzeltme yöntemi ile giderilirdi.

Ülkemizde, Tofaş-Renault yaygınlaşmaya ve eski Amerikan araçları piyasalardan yok olmaya yüz tuttuğunda farklı bir dönem başlıyordu. Sac kalınlıkları incelmişti. Ayrıca kalıp sanayi de giderek yaygınlaşmaya ve yan sanayi ürünler üretilmeye başlanmıştı.

İnce saçtan üretilen kaporta parçaları kaynak ile ısıl işleme tabi tutulduğunda paslanma ve çürüme oranı artmaktaydı. Artık kaporta parçalarını değiştirmek gerekiyordu ama kullanıcı buna hazır mıydı acaba? Maalesef ki bizim ülkemizde alışkanlıklar kolay kolay terk edilmiyordu…

https://www.otoguncel.com/yazarlar/huseyin-yayla/aliskanliklar/

Alınan kaporta parçaları kesilerek “yama” işlemi uygulanmaya başlandı, yani araçlarda “değişen yok boya var” modası halen devam ediyordu.

Geçtiğimiz yıllarda Renault Fransa’dan ziyaretçileri misafir ettik. Adamlar bizim araçları gördüklerinde şaşırdılar. Araçların her tarafında küçük ezik ve çizikler mevcuttu.

“Bunları neden boyatmıyorsunuz?” diye sordular.

“Biz de orijinallik önemli” dedim. “Bizim Türk milletinde at, avrat, silah kıymetlidir, orijinal olmalıdır” diye de espri yapıp güldük. Şimdilerde atın yerini araçlar aldı haliyle, fazla kurcalamaya gelmez.

Fransızlar şaşkınlık içerisinde “Bizim ülkemizde araçları bu şekilde satamazsınız.” dediler.

Biz de “Bizim ülkemiz de boyatırsanız satamazsınız, maalesef.” dedik.

Neyse uzatmayalım, işin doğrusu yani işin teknik kısmına bakarsak; bazı parçaların boyanması bazı parçaların da değiştirilmesi uygundur.

Özellikle bir noktaya dikkat çekmeliyim ki, araçların tamponları kaporta aksamından ayrı tutulmalıdır ve değişmesinde veya boyanmasında kesinlikle sakınca yoktur.

https://www.otoguncel.com/yazarlar/huseyin-yayla/bir-musibet-biraz-da-nasihat/

Eski araçlarda demir olan tamponlar günümüzde plastik olarak adlandırılmaktadır. Oysaki yine içeride demir korucu vardır. Dışarıdaki plastik aksamlar hem estetik görüntü hem de (ve asıl olarak) yayayı korumak içindir.

Kısacası değiştirilmesinde ve boyanmasında sakınca yoktur.

Gelelim işin diğer boyutuna, komple kapının değişmesi veya çamurluk değişmesine…

Eski ve hasarlı parçanın atılarak yeni (galvanizli saçtan üretilmiş ve ısıl işleme tabi tutulmamış) parçanın sadece dört cıvata ile tutturulması sonucu araca monte edilmesinde de hiçbir sakınca yoktur.

Bilinenin tam tersine, bu parçaların düzeltilmesi yani ısıl işleme tabi tutulması sırasında sacın içerisindeki galvaniz ile olan kimyasal bileşimi yok ediyorsunuz. Bu da o parçanın daha hızlı çürümesine ve kaza anında mukavemetinin azalmasına yol açar.

Biraz daha toparlarsak, vida ile tutturulan parçalar yani ön ve arka kaput/bagaj kapakları, ön çamurluklar ve kapıların değişmesi daha faydalıdır.

Tavan ve arka çamurlukların ise boyanması daha iyi sonuç alabilir.

Niye değiştirilmesin? derseniz; değiştirilmesi sırasında (parçaların araca özel perçinlerle tutturulduğu yerler) ısıl işleme tabi tutulacağı için buralardan paslanma ve çürüme yüzdesi artar.

Bununla birlikte araç alırken öncelikle bakılması gereken yerler; aracın ön şasi, iç podya, amortisör kuleleri, yan direkler, arka bagaj havuzu ve tavan olmalıdır. Bunun dışında kalan parçaların değişmesi çok sakıncalı değildir, bilakis değiştirilmesi daha faydalıdır.

Tabi ki araç alırken bakılması gereken birçok nokta var. Mekanik ve elektronik aksamların kontrolü, lastik durumu vb.

Bunlara da daha sonra değinelim deyip konuya burada nokta koyalım.

Asıl önemli olan işi bir bilenine bırakalım dersek daha doğru yapmış oluruz.

https://www.otoguncel.com/yazarlar/huseyin-yayla/kahvenizi-nasil-alirdiniz/

Sonuç ne olursa olsun, yeni aracınız hayırlı olun.

Kazasız ve keyifli sürüşler dilerim.

H. Hüseyin YAYLA

Hüseyin Yayla Kimdir?

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

1 Cevap

  1. Musa dedi ki:

    Hüseyin bey merhaba. Anlanttiklariniz sonuna kadar okudum ve tamamiyle haklısınız araçlar yıllar geçtiķçe çürüyor ve hala araç sahibi “olsun orjinal araba değişmesin” mantıgı var. Ben daha önce bir kaporta ustasının anlattigını dinledim. Usta ” birtek bizim ülkemizde var böyle bir şey diyor avrupa ülkelerinde araba parçaları eskiyse fiyat düşer, eğer araç parçaları yeni ve boyası yeni ise fiyat yükselir çünkü araç restore edilmiş , bizim ülkemizde ise tam tersi çürük parçayı yama yapalım binelim, arabanin boyası güneşden yanmış boyatmıyoruz olmaz orjinal araba orjinalligi bozulur ” mantıgı var diyordu. Çok haklı ve ben her zaman eskisini at yenisini kullan mantıgı dan yanayım.
    İyi çalişmalar.
    Saygılarımla.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir