Toplu taşıma ile ilgili demir, deniz ve havayolu sisteminin bütünleşik olarak kullanışlı ve ucuz hale getirilmiş olduğu, geniş kapsamlı bir bisiklet yolu sisteminin oluşturulduğu, işe gidiş-geliş trafiğini azaltıcı kırsal sanayilerin geliştirilmesine önem veren, eski, yıpranmış, güvenilmez, emniyetsiz, benzin düşmanı otomobillerin yenisi ile değiştirmeyi göz önüne alan, eski ve yıpranmış araçların trafiğe çıkışını azaltıcı referansları olan, akıllı taşıt ve otoyol sistemlerinin, alternatif yakıtlı ve yeşil araçların kullanımını teşvik eden, daha geniş yaya yolları, yaya geçitlerinin özellikle trafik mağdurları tarafından öncelikli kullanımını sağlayacak yaya kaldırımları, geçit, kavşak sistemlerini geliştirici, trafik işaretleme ve lambalarında otomobilleri değil insanı temel alacak bir planlama ve trafik mühendisliğine dayalı alternatif bir master plan işe başlamanın amentüsü olabilir.
Orta vadeli bir strateji olarak ise, otomobile bağımlılığı azaltmada, kullanılabilecek en etkin yollardan birisi arazi kullanım politikalarının gözden geçirilmesi ve farklı bir perspektifle yeniden düzenlenmesi olmalıdır. Böylesi bir politikada öncelikle kentlerdeki otomobilleşmiş alanlar ile otomobilsiz bölgeler ayırımına gidilmeli, otomobil merkezli ve giderek merkezsizleşmiş kent yeniden belirli merkezleri olan alış veriş, okul, park, yeşil alanların olduğu ve yarıçapı 3-4 kilometreyi geçmeyen otomobilsiz bölgeler olarak planlanmalı, otomobile en az ihtiyaç duyulacak biçimde tasarımlanmalıdır. Otomobilsizleştirilmiş bu bölgesel planlı uygulamalar, içinde insanların ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri mikro ölçekteki merkezlerle takviye edilmelidir.
Otomobilleşmiş bölgelerde ise yeniden arazi ve alan düzenlemeleri yapılmalı bu bölgeler insani ihtiyaçları temel alan alt yapılarla revize edilmelidir. Ayrıca kentleri otoyollar ile bölen çevre topraklar üzerindeki yol tecavüzlerini önleyici ve geriletici ciddi yasal düzenlemelere gidilmelidir.
Kentsel mekanın otomobile dayalı fiziksel gelişiminin önünde engel oluşturabilecek en önemli etken ise insanları tüketici kitleler olarak örgütlemek, toplu taşıma ve bisikletleşmeye dayalı bir kent istemi yönündeki iradenin oluşturulması için mücadele etmektir. Kentlerin otomobile bağımlılığının sonuçlarını ülkemizde de yoğun olarak yaşamaktayız. Hatta denilebilir ki, Türkiye gibi ülkeler bu süreci daha tahripkar ve çelişkilerle dolu olarak yaşamak zorunda kalmışlardır.
Günümüzde artık daha geniş yollar, çeşitli önlem ve yatırımlarla geçici olarak rahatlatılmış trafik akışlarını tartışmak, trafik alt yapısını iyileştirme çabaları nafile tartışmalar olmaktan ileri gidemeyecektir. Ayrıca otomobilsiz kent fikri bu gün için ütopya olarak değerlendirilebilir. Ancak karayolları ile yolcu ve yük taşımasının %90’lardan fazla olduğu ülkelerde ortaya çıkan maddi ve manevi kayıplar ve bunların artan ivmesi, her geçen gün daha çok kirlenen evren ve onun içten başkaldırısı, fiziksel ve mekansal sıkıntılarla yatak odalarımıza dek giren araç sahibi olma tutkusunun da bir sonu olması gerektiğini düşünmemiz gereklidir.
Kaynak: Mehmet Kartal’ın27-28 Mayıs 2005 tarihleri arasında TMMOB Makine Mühendisleri Odası IX. Otomotiv ve Yan Sanayii Sempozyumu’nda “Otomobilsiz Kent Bir Ütopya mı? Geleceğin Zorunluluğu mu?” konulu makalesinden derlenmiştir.