Tekniğin esası: Mühendislik
Bir ırmak, doğduğu kaynak ile döküldüğü deniz arasında akan bütünün kendisi ise, bir kavram da, tarih boyunca kazandığı anlamlar bütünü olarak ortaya çıkar. “Varolma” kavramı da bunlardan biridir. Varolma, bir gerçekliğe sahip olma olgusudur. Bu, felsefe tarihinde bazen somut gerçeklik, bazen kavram ve idea, bazen düşünce biçimi olmuştur.
Ya mühendislik.
Mühendislik, insanların ihtiyaçları doğrultusunda, tabiattaki kaynakların yapılara, makinelere veya sistemlere dönüştürülmesi amacı ile bilimsel ilkelerin uygulamaya konulması mesleğidir. Diğer bir ifade ile mühendislik; bilim ve matematiksel prensipleri, tecrübe, karar ve ortak fikirleri kullanarak insanlara faydalı ürünler ortaya koyma sanatıdır ya da belirli bir ihtiyacı karşılamak için gerekli teknik ürün ve sistemi üretme sürecidir.
***
En basit tabiriyle mühendislik dallarında ihtisas yapanlara da mühendis denir. Mühendis sözcüğünün İngilizce karşılığı olan “engineer” sözcüğü “engine” (makine, motor) kelimesinden türetilmişlerdir. Türkçe’de kullandığımız mühendis terimi, başlangıçta “çizmek” ve zamanla “ölçü almak” anlamına gelen, farsça “Andaâhten” veya “Andazidan” fiil kökünden geliyor. Büyüklük, ölçü anlamına gelen ve geometri yerine de kullanılmış olan Andaze ismi de bu fiil kökünden gelmektedir. Araplar Andaze’nin başına ‘h’ harfi getirerek
“hendese” sözcüğünü, hendese sözcüğünden de mühendis sözcüğünü türetmişlerdir. TDK ise mühendisi; insanların her türlü ihtiyacını karşılamaya dayalı yol, köprü, bina gibi bayındırlık; tarım, beslenme gibi gıda; fizik, kimya, biyoloji, elektrik, elektronik gibi fen; uçak, otomobil, motor, iş makineleri gibi teknik ve sosyal alanlarda uzmanlaşmış, belli bir eğitim görmüş kimse olarak tanımlamaktadır.
***
Mühendislik biçimsel olarak bir bilimdir. Bilim ise gerçeği arama faaliyetidir. Bilim, varolan dünyasını bir bütün olarak inceleyemez, parçalara ayırarak inceler. Fizik ve kimya maddeyi, biyoloji canlıyı, astronomi gökcisimlerini ve olaylarını, sosyal bilimler insan tabiatını ve insanların kendi aralarındaki olayları vs’yi inceler.
Bilim nesneler dünyasını inceler, onları var olarak kabul eder ve niçin var olduklarını araştırmaz. Bilim, varlıkların ve olguların “niçin”ini sormaz, “nasıl” oluştuğunu ve olduğunu araştırır.
***
Felsefede varolanın varolma tarzı üçtür: Düşünmede varolan, dilde varolan ve dış dünyada varolan. Tam bu noktada “mühendis” kavramı üç varolan alanıyla da doğrudan ilgilidir. Bir mühendislik ürünü yapay nesne önce kavram olarak mühendisin düşünmesinde yani zihninde varolur. Sonra dile getirilir, tasvir edilir, projesi çizilir ve böylece dilde varolan olarak da varlık alanına çıkar. İmal edildikten sonra ise fiziksel nesne olarak dış dünyada varolur. Mühendis üç varolan alanında da dolaşmak zorundadır. Onun üretmesi mutlak değil vardan varetmedir.
***
Teknik varlığa getirmedir. Tek kelimeyle yaratılmışı taklittir. Yani kendi kendine değil bir fail tarafından varlığa getirilmedir. Varlığa getirme tekniğin özüdür. Önce mühendisin düşünmesinde bulunan kavram yani yapay nesnenin formu madde üzerine giydirilerek kavram fiziksel varlığa kavuşturulmuş, görünüşe yani vücuda getirilmiş olmaktadır. Fizik dünyaya katılmaktadır.
Kaynak:
- Durmuş Günay ve Halil Özer, “Mühendis ve Mühendisliğin Konumu”, “IV Ulusal Makina Mühendisliği ve Eğitimi Sempozyumu, TMMOB-Makina Mühendisleri Odası, 01-03 Kasım 2001, MMO Yayın No: E/2001/288, Sayfa 83-94, YTÜ Oditoryumu, İstanbul.
- Prof. Dr. Mustafa Ergün, “Felsefeye Giriş 1 – Varlık Felsefesi”
- Prof. Dr. A. Hamit Serbest, “Mühendislik ve Teknoloji”, Çukurova Üniversitesi, Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Dekanı, “universite-toplum.org” web sitesi.