Biraz tebessüm…
Ekmeğimizi, soframızı,
hüznümüzü, acımızı, yalnızlığımızı paylaştığımız,
birlik ve beraberliğimizi,
kardeşlik ve dostluğumuzu en sıcak şekilde
hissettiğimiz ve hissettirdiğimiz
seneye özlemle ve heyecanla bekliyor olacağımız,
bir Ramazanı ve Ramazan Bayramı’nı geride bıraktık.
bayramın hemen ardından biraz tebessüm edelim ve ettirilelim istedik.
Bu maksatla üç fıkrayı sizinle paylaşmak istiyorum…
***
Temel’in annesi ölmüş. Cenaze namazında bir kenarda duruyormuş Soranlara;
-“Pen cenaze namazı kılmasını pilmeyrum” diyormuş
Bir müddet sonra kayınvalidesi ölmüş.
Namazda Temel’i en ön sırada görenler,
-“Hani sen çenaze namazı kılmayi pilmezdun?”
-“Pu çenaze namazu tegil çi, payram namazu…”
***
İki kafadar uyanık, Ramazan’da kadı kıyafetine girip köy köy dolaşmaya ve birkaç basit soru sorup, cevap veremeyen köylüleri falakaya yatırıyormuş. Üstelik nasılsa, bundan para kazanmaya bile başlamışlar.
Kadı Efendi’nin bu durumdan haberi olunca, derhal bunları yakalatmış ve huzuruna getirtmiş:
“Bu sabah namazının, bu öğle namazının, bu ikindi namazının, bu akşam namazının, bu yatsı namazının” diyerek bunlara kırk sopa attırıp, salıvermiş.
İki kafadar, dersini almıştır. Köyden uzaklaşınca birisi:
“Tabanlarım sızlıyor, şurada oturup biraz dinlenelim” deyince, diğeri hemen atılır:
“Yürü, yürü!
Dinlenmenin sırası değil…
Allah’tan Kadı Efendi teravih namazını unuttu, eğer hatırlarsa vay halimize.”
***
Eski zamanda bir “mektebi” teftiş yapan bir müfettiş sınıfa girer.
Ders Din Kültürü’dür. Bir öğrenciyi kaldırarak ismini sorar.
Öğrenci: “Fatih” diye cevap verir.
Müfettiş: “Peki öyleyse yavrum “Fatiha Suresi’ni oku bakalım” der.
Çocuk sureyi okur.
Sıra başka bir öğrenciye gelmiştir.
Müfettiş yine sorar “İsmin ne kızım?”
Çocuk cevap verir: “Meryem ama arkadaşlar bana kısaca Kevser derler.”