Avrupa Birliği’nden ülkemize uyarlanan ÖTA Yönetmeliği ve uygulamalarına baktığımızda bunun vergi sistemi ve teşviklerle sağlandığını görmekteyiz. Bir aracın ilk satışından hurdaya çıkarılmasına kadar çevre ön planda tutulmakta ve tüm düzenlemeler buna göre şekillendirilmektedir. Örneğin sıfır araç satışında en düşük vergi oranı çevreyi en az kirleten araçlar üzerinden alınmakta, araç çevreyi ne kadar çok kirletiyor ne kadar çok emisyon üretiyorsa vergisi o oranda artmaktadır.
Hatta günümüzde Euro 6’yı sağlayan araçları satın alan kişilere ek primler ödenmektedir. Halbuki ülkemizde ne yazık ki en yüksek vergi sıfır araç satışı üzerinden alınmaktadır. Mevcut ÖTV sisteminde emisyonlarla ilgili herhangi bir kriter de mevcut değildir.
Avrupa Birliği’nde çevre açısından önemli başka bir husus da araçların yıllık muayeneleri sırasında gözetilmektedir. Araçların sağlamaları istenilen kriterler yüksek konumlandırılmış, böylece eskiyen araçların bunları sağlamaları zorlaştırılmıştır. Başka bir deyişle eskiyen aracın bakım maliyeti artmaktadır. Böylece araç sahibi ister istemez yeni teknolojiler ile üretilen sıfır ve çevreye dost araçlara yönelmekte ve çevrim bu şekilde kendiliğinden tamamlanmaktadır. Araçlar hurdaya çıktıkça bunların geri dönüşümü de sağlanmaktadır.
Kaynak: ODD Teknik Komite Başkanı Binnaz Kunaç’ın “Ömrünü Tamamlamış Araçlar Yönetmeliği (2000/53/AT)” (Kasım-Aralık 2010) üzerine yazdığı yazıdan derlenmiştir