Otomobil mi yoksa motor “ARGE”si mi?
Geçen hafta Türkiye’nin bir otomobil markasına sahip olmasının zor olmadığını, bunun sadece bir yatırım, iki sabır meselesi olduğunu söyledim.
Kalite ve inovasyon ise olmazsa olmazlar elbet.
Kalitede sorun olmaz.
İnovasyonda ise sorun olacaktır.
Eğer Türkiye’de bir otomobil markası oluşturulacaksa ve uluslararası rekabete sokulacaksa, bunun için bazı ön adımlar atmak ve geleceği okumak gerekiyor.
Hibrit ve elektrikli otomobiller konusunda Türkiye bilgi sahibi olmaya başladı.
Ancak otomobil dünyasında bir başka gelişme, küçük hacimli motorlardan, yüksek verimlilikle yüksek güç elde etme döneminin başlaması.
Bununla ilgili çalışmalar yapan Avrupalı küçük araştırma şirketleri var.
Türkiye, bu araştırma şirketlerinden bir veya birkaçını satın almalı.
Motor altyapısını oluşturmalı.
Bu konuda teknolojik öncülerin arasında yer almalı.
Çünkü bugünkü motor ve aktarma teknolojilerinde üretilen enerjinin sadece yüzde 25 ile 38 bandında otomobili hareket ettirecek güce dönüştüğü bir gerçek. Gerisi ısı olarak ve aktarma organlarında kayboluyor.
Bu alanda araştırmaların içinde olmak şart.
Bu tip motorların üretiminde başarılı olunduğu takdirde, birtakım vergi düzenlemeleriyle bu otomobillerin avantajlı olması sağlanmalı.
Ayrıca Türkiye’nin çevresinde doğal bir pazar oluşuyor.
Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Türki Cumhuriyetler, Türk otomobillerinin alıcısı olma olasılığı yüksek bölgeler.
Bu da yerli bir otomobilin Türkiye’de yıllık 100-150 bin, çevresinde de bir o kadar pazar bulabilmesi demek.
Tabii bir diğer gereklilik de, Türkiye kendi otomobilini üretmeyi başarırsa “hafif ticari” araç segmentindeki vergi düzenlemelerini yeniden gözden geçirmek.
Bu iş gerçekten zor değil. İmkânsız hiç değil.
Kaynak: Fatih Altaylı’nın Habvertürk’te yayımlanan “Otomobilden önce motor “ARGE”si yapmalıyız” (10 Eylül 2011 Cumartesi) yazısından derlenmiştir.