Bisiklete Dair

“Smart Bike” ismiyle dünya çapında hatrı sayılır şehirlerin sokak ve caddelerinde faaliyet alanı bulan bisiklet kiralama sistemi, bisikletin geçmiş yıllardaki önemini farklı bir üslupla günümüzde de vurgulamakta…

Kaynaklar işin başında ilk olarak Von Drais’i göstermekte ısrar ediyor. Biz de daha detaylı araştırma yapana kadar “şimdilik” öyle diyelim… Ama sanki robotik sistemlerin atası El Cezeri’yi “derinlemesine araştırırsam bu konuda bir çalışma yaptığını bulabilirmişim” gibi bir his var içimde… Bence siz de El Cezeri’yi kesinlikle ama kesinlikle inceleyin.

Von Drais ve El Cezeri

Bisikletin atası olarak 1817 yılında Alman Baron Karl Von Drais de Sauerbrun’un yapımı “draisienne” i gösterebiliriz. Bu alet iki tekeri üzerinde oturma koltuğu olan ve tıpkı “çakmaktaşların” arabalarını ayakları vasıtasıyla yerden aldıkları destekle iterek yürütmeleri gibi çalışıyor. Evet ilkel ama gelişme süreci için önemli bir adım.

Ayakla itilerek kullanılan vasıtaya ironik örnek: Flintsones usulü vasıta

Laufmaschine / Running Machine

Daha sonraki yıllarda Avrupa ülkelerinde bu çalışmanın hızlıca kopyalarının yapıldığını biliyoruz. Londralı Denis Johnson, Von Drais’in “koşu arabası” (Laufmaschine/Alm. – Running Machine/İng.) ismini verdiği iki tekerlekli bisikletini satın alarak üzerinde yaptığı çalışmalar neticesinde İngiltere’de patent aldı. Tabi burada bir şaibe var mı yok mu meselesine ben girmeyeceğim. Bunu Almanlar ve İngilizler kendi arasında halletsinler. İlginçtir ki Denis Johnson beyfendi Von Drais’in “koşu arabası” ismini verdiği alete “yaya at arabası” (pedestrian curricle) demeyi uygun gördü. Yani arabanın hem yaya hem de at arabası olması Denis bey için hiç bir problem teşkil etmedi.

“bi’cycle” kavramının yanısıra o yıllar monowheel, unicycle, dicycle, tricycle ve quadrecycle vb. gibi tekerlekli taşıtların dönemiydi. Bunların hepsine genel “velocipede” deniyordu. 1887 yılında neşredilmiş bir Alman ansiplopedisinde bir kaç velocipede resmedilmişti.

Ta ki 1860-1870 yıllarına kadar bisikletler pedalsız ve klasik şekline tam olarak kavuşamadı. İki tekerli modeller pek benimsenmedi. Ayrıca iki teker üzerinde sürüşü olan bisikletler “güvenliksiz” olarak değerlendiriliyordu. Bu amaçla 1887 yılında Wolverhamptonlu bir firmanın verdiği şu reklam oldukça manidardır.

Bu arada şunu belirtmekte fayda var ki, BIcycle ile DIcycle aynı şeyler değiller. İkisi de “iki” tekere vurgu yapsalar da aralarında olgu farkı vardır. BIcycle’de tekerlerin dizilimi birbirini takip eder, DIcycle’de ise karşılıklıdır.

1860lı yılların sonlarına doğru bisikletlerde pedal kullanılmaya başlansa da uygulama olarak şimdiki kullanılan klasik bisikletlerden farklıydı. Pedal doğruda ön tekere bağlı olduğu için sürücünün tekeri çevirebilmesi için büyük bir güç sarfetmesi gerekiyordu. Doğal olarak bir süre bu şekilde ayak kaslarını güçlendirerek sağlıklı bir nesil yetiştirdiler. (Blog yazarken nükte yaptığımızı nasıl ifade ederiz bilemiyorum. Gülen surat koymak istemediğimden bazı gayri ciddi ifadelerim ona göre dikkate alınsın isterim, ayak kası geliştirmek gibi.)

Askeri Uygulamalar

Bisiklet kendi evrimi yolunda ağır adımlarla ilerlerken insanoğlu bu fikri geliştirmenin peşinde koşuyordu. Askeri uygulamar her zamanki gibi başı çekmişti. Bu organik ulaşım aleti bir çok ordunun taktiksel olarak manevra ve muharebe envanterine girmeyi başarmıştı. İngilizler, Fransızlar, Almanlar, Japonlar vs… Bunu bir strateji meselesi olarak değerlendiren devletler ordularında bisikletli birlikler kurmayı uygun görmüşlerdi.

Bicycle Bersaglieri

Germans

Japs entering Singapore

Japans entering Singapore

French Battalions

100 yıl sonra…

Peki 100 yıl sonra ne oldu? İşler çok değişti. Birçok ülkede bisiklet kullanımı ortadan kalktı, kimileri nostalji olarak yaşatmaya devam etti. Fakat kimi ülkeler vardı ki bisikleti hayatlarının içinde tutarak yaşamlarına entegre ettiler. Bisiklet yolları oluşturup bisikletliye ayrıcalık tanıdılar. Şehir içi ulaşımda bisikleti tercih ettiler ve hatta en tepe siyasileri bile kimi zaman makam aracı yerine bu vasıtayı tercih etti. Bu ülkeler bisiklete sahip çıktıkları için şehir içi ulaşımda bambaşka bir kültüre sahip oldular.

Bir de bisikletler çağa ayak uydurarak teknolojik gelişmelerden nasiplenmeye başladılar. İşte bunlara en iyi örneklerden biri “Smart Bike” yani akıllı bisiklet uygulaması… O da bir sonraki yazıda ele alınacak…

Lutfullah DUMAN

Lutfullah DUMAN İstanbul'da doğdu. Ortaokulu Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi'nde liseyi Tekirdağ Fen Lisesi'nde ve Üniversite eğitimini Kırıkkale Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünde tamamladı. Kocaeli Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Ana Bilim Dalında "Deniz Alanlarının Optimizasyonu ve Tekne-Alan Ataması" konusunda Yüksek Lisans Eğitimine devam etmektedir. Kalite Belgelendirme, Araç Bakım-Onarımı ve Gıda Ambalajı İmalatı sektörlerinde planlamacı olarak çalışmış olup şu an İspark A.Ş.'de Marina Heliport İş Geliştirme Şefi olarak çalışmaktadır. Proje yönetimi, süreç yönetimi ve planlama dallarında araştırma yapmaktadır. Teknik konuların haricinde yurtdışı izlenimlerini ve sosyal konuları da yazıya dökmektedir. Teknik Elemanlar Derneği (TEKDER) Yönetim Kurulu Üyesi olan Lutfullah DUMAN, İstanbul'da ikamet etmektedir.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir