İcat Çıkarmayın

Evet, yanlış duymadınız!

Küçükken hepimizin anne babamızdan sıkça duyduğu bir cümleydi bu;

“Çekil git başımdan, icat çıkarma.”

“Şu an çok işim var, seninle uğraşamam” demenin başka bir yoluydu belki de.

Ya da “benim anlayamayacağım karmaşık şeyler yapma” veya “abuk sabuk şeyler söyleme” demek istiyorlardı. Kim bilir?

Ama hepimiz çocuktuk. Durmadan sorular soruyorduk. Merak ediyorduk. Öğrenmek için merak etmek gerekir. Merak iyi midir, kötü müdür, o da merak konusu aslında.

Bizim Türk halkı meraklıları da pek sevmez. Fazla merak iyi değildir derler.

“İnsanoğlunun başına ne geldiyse meraktan gelmiştir zaten” diyenler olduğu gibi bununla ilgili bir de özlü söz söylenmiştir ama neyse…

Gelelim meselemize.

Bugün “elektriği kim icat etti?” diye sorsak, çoğumuz bilir.

Veya telefonu?

Bunlar günümüzün en önemli, en vazgeçilmez parçalarından biridir. Öyle değil mi?

Peki, interneti kim bulmuş acaba?

Bence dünyayı en çok etkileyen olay tekerleğin icadıdır.

Kim icat ettiyse artık…

Merak mı ettiniz yoksa? Devam edelim görelim.

Bugün hepimiz kullanılan lastikler hakkında malumat sahibiyizdir. Lastik ebatları, kar lastiği, iyi lastik, uzun ömürlü lastik nedir, hangisidir, nereden alınır v.b. bilgileri bilebiliriz. Bilmesek de hemen ulaşabiliriz öyle değil mi? Ne de olsa elimizin altında internet var.

Peki, sizce dünyanın bu en önemli bulgularından birini icat eden kişiyi neden bilmeyiz veya adını telaffuz etmeyiz acaba?

Nedeni çok basit, ne zaman veya kim tarafından icat edildiği bilinmemektedir. Arkeolojik bulgular M.Ö. 3.000 yıl öncesine dayandığını söylemektedir.

“Yahu, bizi başından beri ne uğraştırıyorsun” diyenleri duyar gibi oluyorum.

Haklısınız.

Aslında benim derdim tekerleği icat eden kişi değil.

İcat eden kişinin bu icadı bulurken ne düşündüğüdür. Ne amaçla bunu düşünmüştür? O anda ne yapmak istemiştir, nasıl başlamıştır? İlk ortaya çıkan şey nedir? Amaçladığı şey ile ortaya çıkan şey aynı mıdır yoksa tesadüfen mi ortaya çıkmıştır?

İlk ortaya çıkan şeyle şu anda kullanılan malzemeyi bile karşılaştırsak yıllar geçtikçe ne çok değişime uğramıştır değil mi?

İşte, mesele de burada.

Her ne düşünürseniz veya yaparsanız yapın hemen sonuç almayı beklemeyin.

Maalesef ki çağımızın hastalığıdır bu.

Özellikle de iş dünyasında… Bir fikir söylerseniz, hemen kazancını sorarlar.

Bırakın bazı şeyler zamanla olsun.

Bırakın birileri de projenize ortak olsun veya katkıda bulunsun veya devamını getirsin.

Her şeyi siz yapıp her şeyi siz düşünemezsiniz.

Bazen siz ilk adımı atın. Bırakın bazı şeyler zamanla ortaya çıksın, olgunlaşsın.

Ekin bile, bir baharda ekilir diğer baharda hasat verir. Belki de siz ekersiniz başkaları biçebilir.

Büyüklerimiz her ne kadar kerameti “sabır” olarak gösterseler de her şeyden önce “düşünmek” gerekir.

Düşünün, hayal edin ve düşüncenizi harekete geçirin.

Unutulmaması gereken bir konu da düşüncelerinize inanmaktır. Edison, Bell ve diğer büyük mucitler düşüncelerine o kadar çok inandılar ki hayatlarını düşüncelerine adadılar.

Onlar düşünmekle kalmadılar, inandılar, sürekli fikirler geliştirdiler, çok çalıştılar ve başardılar.

Belki de birçok mucit kendinden önce başlatılan olaylardan ilham almış olabilir. Olmuştur da…

İşte tüm bu sebepler dolayısıyla;

Bırakın çocuklarınız düşünsün

Bırakın çocuklarınız icat çıkarsın.

Ve hatta siz de…

Düşünün, inanın, harekete geçin, araştırın, çok çalışın ve icat çıkarın.

İlk başta bir şeye benzemese bile, belki de yaptığınız şey başkalarına ilham verecek ve dünyayı değiştirecektir.

Belki adınız anılmayacaktır ama siz her zaman yaptığınızla gururlanabilirsiniz.

***

Konuyu Nasrettin Hocamızın güzel bir hikâyesi ile bağlayalım.

Küçük bir papağanın on altına satıldığını gören Nasreddin Hoca, bir koşuda evine gidip kümesteki hindisini tutmuş. Apar topar pazara götürüp başlamış bağırmaya :
”Satılık hindi. Satılık hindi. Yirmi altına satılık hindi!”
Şaşırmış pazardakiler.
“Yahu hocam” demişler. “Bir hindinin yirmi altın ettiği nerde görülmüş.”
“Ne olmuş?” diye çıkışmış Hoca. “Demin bir kuşu on altına sattılar.”
“Ama o papağandı” demişler. “Tıpkı insan gibi konuşuyor o.”
“Olsun” demiş Nasreddin Hoca. “O konuşuyorsa bu da düşünür!”

H. Hüseyin YAYLA

Hüseyin Yayla Kimdir?

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir