Büyümenin Ötesinde

Bir Kurban Bayramı’nı daha geride bıraktık. Tüm dostlarımızın ve okurlarımızın bayramını bir kez daha kutlar, nice bayramlara birlikte sevgi ve saygı bütünlüğü içerisinde ulaşabilmeyi temenni ederim.

Bayramı hafta sonu ile birleştirenler ve güneye inenler belki yazdan kalma sıcak günlerin tadını çıkararak tatil imkânı yakalamış olsa bile özellikle Marmara bölgesinde son günler yağışlı ve soğuk geçti. Yolda dikkatimi çeken en önemli olaylardan birisi de -yine- birçok arabanın camlarının buğulu olmasıydı. Bu konuyu ne zaman çözecekler bilemiyorum ama kazaların en büyük sebeplerinden bir tanesinin bu olduğunu tahmin edebiliyorum. Görüş mesafesini büyük ölçüde engelliyor. Sürücüler sağını solunu görmeden hatalı şerit değiştiriyorlar. Bazılarına yakıştırma yapacağım ama büyükbaş hayvanlara haksızlık olur…

***

Otomobil markaları her ne kadar kendi aralarında en iyiyi yapacağız diye yarış halinde olsalar bile atalarımızın bir sözü vardır; at sahibine göre kişner.

Yıllardır İzmit-İstanbul arasında gidip gelirim. Dilovası bölgesi, usta-acemi şoför ayrımını en iyi yapabileceğiniz yerdir.

Dilovası’ndan Gebze’ye doğru tırmanıyoruz. Önümde 110 beygir gücünde Citroen C4 var. Ben 65 beygir Renault Clio ile ondan yol istiyorum. Adamcağız hiçbir şeyin farkında değil. Rampa boyunca arkasında en az 20 araç kuyruk olduk. Hızımız 50 km/h’ye düştü ama adamcağız bana mısın demedi.

İnsanın “ya sağ şeride geçip yolu aç ya da reklam filminde dedikleri gibi; hakkını ver arabanın, biraz bas.” diyesi geliyor.

Tabi ki de kurallar çerçevesinde…

***

Son üç yıldır kurbanı aynı yerde kestiriyoruz ve her yıl bir öncekinden daha kalabalık oluyor. Bu yıl da yine çok kalabalıktı. Çoluklu çocuklu gelenler de vardı. Bir hayvanın ortalama 4 hisse olduğunu düşünürseniz ve yine bir hisse için ortalama 3 kişinin geldiğini hesaplarsanız sonuç ortaya çıkar. İyi matematikçiler bir bilgi eksikliği var diyecek, hemen bekletmeden bilgiyi verelim. 170 büyükbaş hayvan kesildi. Küçükbaşların sayısını bilemiyorum.

Hesaplayabildiniz mi? Tabi ki de hesaplamışsınızdır. Bir de okul yıllarında dersiniz ki bu matematik benim hayatımın neresinde işime yarayacak? Bakın ve görün; nasıl da işe yaradı :)

***

Kurban kesim alanı -mahşer günü gibi- hınca hınç doluydu. Çalışanlar ve ziyaretçiler birbirine karışmıştı. Çocuklar babalarının ellerinden tutmuş binlerce soru soruyorlardı;

–          Baba, bizimkisi hangisi?

–          İşte şu, 36 numara, boynuzları iri olan.

–          Çok güzelmiş.

–          Nasıl da belli ediyor değil mi kendisini, o kadar hayvanın içinde?

–          Evet.

–          Ben beğendim bunu…

No comments :)

***

Saat 10:30 gibi bizim kurban kesildi. Oradan ayrılmamız 13:30’u buldu. Açıkçası beklemekten yorulduk. Sonrasında bu konu üzerinde bayağı sohbet etme şansımız oldu. Bana göre müşteri sayısı hızla artan işletme çalışma alanı ve teçhizat yönünden de zayıf kalmıştı.

Kesilen hayvan sayısı her geçen yıl artmakla birlikte hayvanların yerden kalkması, ayrılması ve parçalanması iki hat üzerinden devam etmekteydi. Bu iki hat ilk yıllarda olduğu gibi 50–100 adet kurban için yeterli ola bile artık artan talebi karşılayacak boyutta değil. Büyümenin ötesinde kapasitelerini aşmış durumdalar. Önümüzdeki yıl en az iki hat daha açmaları gerekiyor. Yoksa müşterilerini memnun etmeleri mümkün görünmüyor.

***

Ben aynı senaryoyu bundan yıllar önce yine başka bir işletmede daha gözlemledim. Evimize yakın bir bölgede iyi niyetli bir kasap ailesinden 3 kardeş bu işe girişmişlerdi. İlk üç yıl işler çok iyi gitmiş, müşteri sayısı hızla artmıştı. Memnun kalan herkes ertesi yıl yanında birini daha getiriyordu. Sonrasında teçhizatını daha teknolojik hale getirerek bir hamle yapmış olsalar bile alan yetersizliği yüzünden bocalamaya başladılar. Biz iki yıl dayandık ama uzun beklemeler bizi bıktırdığı için değişikliğe gittik. Sonradan duydum ve öğrendim ki birçok müşterisi bizim gibi düşünmüş ve ayrılmış. Onlar da artık daha az hayvan kesiyorlarmış.

***

Türkiye’de küçük ve orta ölçekli şirketlerin büyüme hamleleri içerisinde unuttukları bir nokta var; önemli olan tüm müşterilere ulaşmak değil, önemli olan tüm müşterilere aynı zamanda ve aynı şartlarla ulaşmaktır.

İşinizi iyi yaptığınız sürece büyüyebilirsiniz. Buraya kadar sıkıntı yok. Asıl sorun bundan sonra başlıyor. Zirvede ne kadar kalacağınız ve daha ne kadar büyüyeceğiniz bundan sonraki hamlelerinizde saklıdır…

H. Hüseyin YAYLA

Hüseyin Yayla Kimdir?

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

8 Cevaplar

  1. Hakan dedi ki:

    Ben markanın yerinde olsam çeker alırdım arabayı adamın altondan.

  2. Gökhan dedi ki:

    Kısa ve öz yazı olmuş, yine anlatımınız çok iyi… Türkiye’de şirketler müşteri gözünden bakmadıkça büyüyemezler.

  3. Gökçe dedi ki:

    Anlatımınız yine çok akıcı, yazılarınızı okurken bazen kendimi hikayenin içerisinde yaşarken buluyorum.

  4. Elif dedi ki:

    Gökhan’ın yorumuna katılıyorum. Her şeyi siz bilirseniz olmaz,hiç bir yere gidemezsiniz. Müşteri gözüyle bakmayı da bileceksiniz.

  5. Gülşen dedi ki:

    Buğulu camlarla ilgili yazınızı okumuştum, o günden beri uyguluyorum ve çok faydasını gördüm. Ayrıca diğer konuyla ilgili oalrak şirketlerin büyümesi için personelin fikirlerine de kulak vermesi lazım.

  6. Gülseren dedi ki:

    müşteri memnuniyeti her alanda önemli…
    asıl trafikteki acemileri nasıl eğitmeli…herkese ehliyet nereye kadar…bayram kaza bilançosu dehşet verici…
    Kaleminize sağlık…

  7. İbrahim dedi ki:

    Hemen her yazınızı okudum. Tespitlerinizi çok doğru ve anlamlı buluyorum. Bir çok soruna anlaşılabilir bir dille ve hayatın içerisinden örneklerle yer veriyorsunuz. Müşteri sayısının artması demek büyümek anlamına gelmez. Bu büyümenin sürdürülebilir olması için müşteri memnuniyeti olmalıdır. Bazen işinizi size müşteri öğretir. Bazen de siz müşterinin beklentilerinin çizgisini belirlersiniz.Bu döngüyü iyi kurmak lazım.

  8. Fazilet Acar dedi ki:

    Hızlı büyümenin sonu Osmanlı gibidir!Tespitiniz doğru fakat bir türlü uygulayamıyoruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir