Bu Tarife Sizi Çekebilir

“Hiçbir şeyden çekmedim, şu İstanbul trafiğinden çektiğim kadar”…

Aramızda bu sözü sarf etmemiş veya aklından geçirmemiş olanımız var mıdır acaba?

Çile denince aklımıza iki şey gelir; birincisi Sadettin Kaynak’ın “Çile Bülbülüm Çile” isimli eseri, diğeri de “İstanbul Trafiği”dir… Neredeyse 7/24 çile çektirir insana İstanbul trafiği. Yıllardır da bir çözüm bulunamadı gitti…

Bir çözümü yoktur, zira birden fazla nedeni vardır İstanbul trafiğinin.

Okul servislerinin yoğunluğu, minibüs şoförlerinin bitmek bilmez yanlış indi-bindileri ve şerit ihlalleri, Belediye otobüslerinin duraklarda durmak yerine yol ortasında ve yan yana durmaları, emniyet şeritlerinin kullanılması, acemi şoförler, bayan şoförler v.b. herkes birilerini suçlar durur yıllardır. Bazılarına yollar dar gelir, “Avrupa’da yollar 4 şerit – 5 şerit” derler. Bazen trafik polisi gelir yolu açmaya, trafik ışıkları hiçe sayılır, trafik Arap saçına dönmüştür. Bu sefer de trafik polisleri suçlanır.

Herkes bir takım çözümler önerir durur ama bir türlü önlenemez trafik sıkışıklığı… Metropol kentin gereklerinden denir. Bazıları kanıksamıştır, hatta trafikte yaşam kuralları geliştirmişlerdir kendilerince. Bazıları da bu işten para kazanmaktadır. Su satan mı ararsınız, simit satan mı, çiçekçiler, oyuncaklar, şarj aletleri… Ne ararsanız var. Kapalı Çarşı’ya gitmeye ne hacet, her türlü ihtiyacınızı trafikte halledebilirsiniz.

Genelde korna çalarak tepki verir insanlar İstanbul trafiğine… Belki de rahatlıyorlardır bu şekilde. Emniyet şeridi ihlali yapanlara, durağa yanaşmadan yolcu indirip bindiren otobüslere, kırmızı ışıkta geçen sürücülere, en sağdan gelip şeride girmeye çalışanlara v.b., her ihlalciye isyanıdır insanların klakson çalmak…

Ama nedense kimse yolun kenarına çekmiş -bazen de çoğu zaman sol şeritte- kaputu kaldırmış bekleyen aracın yarattığı nedenleri sorgulamaz, sonuçlarını düşünmez.

Atladığımız bir şey mi var? Neden bir araç bekler yol kenarında? Bir de çekici vardır önünde, sürücü araçtan inmiş, bir ileri bir geri yürür durur, telefonda hararetli bir şekilde birileri ile konuşuyordur ama bir türlü araç çekiciye yüklenmez. Arkada trafik sıkışıklığı alır başını gider. Ardı ardına sıralanan araçlar. Bazıları asabidir, kornaya basar, bazıları alışmış yavaşça tın tın gider trafiğin akışına ayak uydurarak. Kimi müzik dinler, kimi sigarasını tüttürür, kimisi de telefonla konuşmaktadır.

Aracın yanından geçerken bakarlar, bazıları sürücünün haline acırlar.

-Tüh! Yazık! Yolda kalmış.

– Aracı da arızalanmış. Kim bilir ne derdi var?

– Şimdi durup dururken cebinden kaç lira masraf çıkacak acaba?

– Bunu karşılayacak parası da var mı ki acaba? Şimdi bir de çekiciye parçalanacak.

Kimisi daha gerçekçidir (bazen de acımasız):

* Neden çekiciye yükleyip kaldırmıyorlar ki aracı?

* Parası yoksa neden biniyorlar ki arabaya?

* Eski araçlarla yola çıkarsan böyle olur. Trafikten men edeceksin eski araçları.

* Tabi bunlar servise gidip para harcamazlarsa, zamanında bakım yaptırmazlarsa böyle olur, bizim başımız kel mi?

diye uçup gider düşünceler hava boşluğunda uzaya doğru, derinden ve sessizce…

İnsanlar içinden haykırdıklarını dışarıya yansıtmazlar pek, “Ne karışacağım etliye sütlüye?” diye düşünürler. “Bize mi kaldı bu dünyanın derdi?” diyenler de olur.

Biz öyle düşünmedik. “Nedir bu durum?” dedik ve araştırdık. Neden insanlar hemen aracın önünde duran ya da yol kenarında hazır bekleyen çekicileri kullanmazlar? Neden aracı hemen çekiciye yükleyip kaldırmazlar? Neden trafiğin hemen açılmasını sağlamazlar da arkalarında kilometrelerce araç kuyruğunun oluşmasına aldırış etmeden bekler dururlar?

Eğer ki kaza yaparsanız ve aracınız da kaskolu ise hemen sigorta şirketinizin yol yardım hizmetini arıyorsunuz ve size bir çekici yönlendiriyorlar. Tabi ki çekicinin gelmesi ortalama 1 saati bulabiliyor. Araçlar çok ağır hasarlı değil ise tutanaklar tutulduktan sonra araçları yolun en sağına güvenli bir yere alarak trafiğin açılmasını sağlayabilirsiniz. Araçlar ağır hasarlı ise yapacak bir şey yok mecburen araçlar olduğu yerde kalacak ve sigorta şirketinizin çekicisini bekleyeceksiniz. O sırada yanınıza yaklaşan herhangi bir çekiciye ise “Teşekkürler, çekici çağırdım, gelmesini bekliyorum” diyebilirsiniz.

Eğer ki kaskonuz yoksa o zaman bir çekici bulup sıkı bir pazarlık etmeniz gerekmektedir. Ama kozlar çekicinin elindedir. Siz orada, eliniz mahkûm bir şekilde trafiği altüst etmiş olmanın da baskısı ile “Olan oldu artık ne yapalım, battı balık yan gider…” hesabı çekicinin söylediği fiyata razı olursunuz.

Peki, aracınız arıza yaparsa ne olacak?

Eğer aracınız yeni ise ve garanti süresi devam ediyorsa aracınızın marka yol yardım hizmetini arayarak bir çekici isteyebilirsiniz.

Aracınız garanti dışında ise ve kaskonuz varsa yine işiniz kolay. Kasko şirketleri kaza dışında yılda 2 kez arızalı araçlarınızı ücretsiz çekiyorlar (bunu pek çok kişi bilmez).

Yani anlayacağınız araçlarınız garanti kapsamında veya kaskolu ise ücretsiz çekici hizmetinden faydalanabiliyorsunuz ama bu firmaların anlaşmalı çekicileri olmak koşulu ile geçerli. Bildiğiniz üzere bu çekicilerin olay yerine gelmeleri de ortalama 1 saat sürebiliyor. Bazen trafik sıkışıklığından dolayı veya iş yoğunluğundan dolayı gecikebiliyorlar.

Oysaki hemen yanı başınızda bitiveren ve hali hazırda bekleyen çekicilerden neden yardım alamıyorsunuz?

Cevap basit, onarla ödeyeceğiniz ücreti sigorta şirketleri karşılamıyor. Bir tek Trafik Vakfı’na ait çekicilerin parasını ödüyorlar (bunu da pek çok kişi bilmiyor).

Peki, neden bu işi ticari taksiler gibi bir taksimetre ile fiyatlandırıp aldığınız fiş/faturayı sigorta şirketlerine ibraz edip paranızı alamayasınız. Olmaz mı? Pek tabi de olur. Amaç çözüm üretmek değil mi? Düşünsenize kaza oldu veya aracınız arızalandı. Tek bir merkezden (155 gibi) bir numarayı aradınız ve olay yerine en yakın özel/tüzel çekici geldi. Aracınızı yükledi ve servise götürdü. Taksimetrenin yazdığı ücreti ödediniz. Fişinizi aldınız. Sigorta şirketine ibraz ettiniz ve paranızı aldınız. Bu arada aracınız olay yerinden hemen kaldırıldığı için trafik sıkışmadı, kilometrelerce araç kuyruğu oluşmadı. Kimse sinirlenmedi, kornalar çalmadı. İnsanlar evine gecikmedi, benzin sarfiyatı olmadı, hava kirlenmedi v.b. Ne cebe dokunur ne de sağlımızla oynar. Her şey daha güzel olmaz mı?

Gördüğünüz gibi “çözüm çok basit “değil mi? “Uzlaşma ve tarife”. Hepsi bu…

H. Hüseyin YAYLA

Hüseyin Yayla Kimdir?

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

5 Cevaplar

  1. Hakan dedi ki:

    Güzel bir öneri, yetkililerin dikkate alması lazım.

  2. Gökhan dedi ki:

    Yüksek cezalarla desteklenebilir bir proje, böylelikle aracı arızalanan veya kaza yapanlar “ne yapmalıyım?” diye düşünmeden hızlıca bir çekici çağırarak yolların açılmasını sağlayabilir. Yakıt sarfiyatını düşürerek Ülke ekonomisine bile ciddi derecede katkı sağlayabilir.Aklınıza, kaleminize sağlık…

  3. Gülseren dedi ki:

    Kaza ve arıza hallernde kafalar karışıyor ve panik…!Nereye başvuracağını bilemiyor insan.Tek bir sistem kurulur ve kamuoyu bunu bilirse herkes rahat eder…Aklınıza sağlık…Önerilerinizi daha yaygınlaştırabilsek…Herkes duysa..
    teşekkürler…

  4. pelin dedi ki:

    benim babam araba ile ilgili her işi bilir…
    çok bilgiliysin baba.

  5. defne (kızın) dedi ki:

    katılıyorum abla…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir