Bu İşten de Çırak Çıktınız

İhtiyar heyeti toplanmış mahalle takımının durumunu görüşüyorlardı. Şu alt mahalleye yenilmekten ne zaman kurtulacaklardı?

Herkes teknik direktörü suçluyordu; takımı taktik yönden iyi hazırlayamadığı söyleniyordu.

–          Bu teknik direktör gitmeden biz alt mahalleyi mümkün değil yenemeyiz!

–          Hem biliyor musunuz? Bi keresinde alt mahalleye gurbetçi biri taşınmış. Takımın başına getirmişler. 2. lige kadar yükseltmiş takımı, hatta şampiyonluğu kıl payı kaçırmışlar. Neredeyse 1. lige çıkmaları an meselesiymiş.

–          Of, offf… Nerede bizde o şans?

–          Bir de bizim Ali’ye soralım.

–          Ali nereden bilecek?

–          Üniversitede beden eğitimi öğretmenliği okuyordu, o bilir.

Ali bilir veya bilmez ama şunu söyleyebiliriz; iyi bir ekip kurmadığınız sürece dünyanın en iyi teknik direktörünü de getirseniz bu iyi bir sonuç alacağınızı göstermez.

İş dünyasında da durum böyledir. İyi bir iş çıkarmak istiyorsanız iyi bir “planlama” ve iyi bir “uygulama” yapmanız gerekir. Planlama işini yöneticiler üstlenir. Uygulamada ise çalışanlar vardır. Genelde işyerlerinde planlamaya işini bilen, deneyimli kişiler alınır. Uygulama kısmına ise düşük ücretli, tecrübesiz personeller alınır.  Nasıl olsa yönetici tecrübesi ile işi götürebilecektir.

İşte günümüzde birçok firmanın yapmış olduğu hataya bir örnektir bu.

Planlamaya iyi adamlar alıp uygulama kısmında çırakları çalıştırırsanız “o işten çırak çıkarsınız”.

***

Bir yönetici geliyor gözümün önüne; uzun zamandır firmanın çalışmak istediği fakat bir türlü portföyüne katamadığı müşteriye nihayet imzayı attırmıştı.

Yapılması gereken tek şey üretimi zamanında yetiştirip ambalaj ve sevkiyat işini en kısa sürede ve en sağlıklı şekilde tamamlamaktı. Mal tesliminden sonra müşteri memnun kalırsa uzun süreli sözleşme imzalanacaktı.

Üretimin başında firmanın kuruluşundan bu yana çalışan ustabaşı Hasan vardı. Hasan Usta bu işi piyasada en iyi bilenlerden biriydi. “Usta” lafını fazlasıyla hak ediyordu. Yıllardır yanında birçok eleman yetişmiş, çoğu zamanla işyerinden ayrılarak kendi işlerini kurmuşlardı. Bugün bile hala Hasan Usta’yı arayıp saygı ve sevgilerini ifade etmekteydiler.

Üretim kısmında sıkıntı görünmüyordu. Her şey zamanında yetişecekti.

Ambalajlama kısmına yeni bir şef almışlardı, adı Arif.

Daha önce bir fabrikada yıllarca çalışmış işini bilen biriydi ama bir tek kusuru vardı, o da sürekli şikâyet ediyordu. Sürekli fabrikada çalıştığı eski ekibini övüp duruyordu.

–          Biz şöyle yapardık, biz böyle yapardık…

“İyi güzel hoş da bizim elimizdeki malzeme şimdilik bu kadar, bununla idare edeceksin. Çok çalış, işler iyi gitsin burada da ekibini kurabilirsin. Yetiştirmek üzere elemanlar al, yetiştir, kur ekibini. Sen de her şeyi hazır istiyorsun.”

Evet, en son toplantıda patron böyle söylemişti şefe.

Nakliye ise işin son noktasıydı. Her şeyin iyi gitmesi, işin iyi sonuçlanmasına bağlıydı. En son çalıştıkları nakliye firmasından memnundular ama patronun oğlu işin başına geçtikten sonra ücretleri pahalı bulmuş ve daha iyi fiyata yeni bir kargo şirketi ile anlaşmıştı. Bu ilk işleri olacaktı. İnşallah bir sorun çıkmazdı.

Müdür o sabah herkesi odasında toplantıya davet etti. Hasan Usta, Arif ve nakliye firmasını temsilen Niyazi Bey vardı. Müdür söze başladı; “Önümüzde 15 gün var. Hiçbir sorun istemiyorum. Mallar tam zamanında yetişmeli.”.

Hasan Usta tecrübesi ile lafı devraldı; “Biz 12 günde üretimi tamamlamış oluruz. Yani Cumartesi günleri de çalışarak 2 haftada tamamlarız. Allah’ın izniyle.”.

Arif; “Olmaz, bize en az 5 gün lazım. Bu kadar adamla ancak yetişir”.

Niyazi Bey; “Yol, trafik ve araçların durumunu da hesaba katarsak her türlü aksiliğin olabileceğini düşünmek lazım. Bize minimum 3 gün vermeniz gerekir.” dedi. Müdür, şöyle bir kafasında hesap etti ve kaşları çatıldı, sonuç 18 gün çıkmıştır. Oysaki işi 15 günde teslim etmeye söz vermişti. Sanki Hasan Ustayı biraz sıkıştırırsa iş çözülecekti. Hasan Usta’ya döndü ve “Ne dersin usta, bu işi daha kısa sürede teslim edemez misin?”.

Neyse lafı uzatmayalım; Hasan Usta’nın ekibi Cumartesi-Pazar günleri tam zamanlı çalışacak, Arif ve Niyazi Bey de işi biraz sıkı tutacak falan derken işi 15 günde teslim etmek üzere sözleştiler.

Hasan Usta üzerine düşeni yaptı ve işi 9 günde teslim etti. Ambalaj işinde personelin beceriksizliği yüzünden iş 1 gün aksadı ve 4 günde tamamlandı. Nakliye firması araç sıkıntısı yüzünden işi 4 günde teslim etti. Sonuçta iş 17 günde tamamlandı. Müdür, son iki gün ömründe hiç konuşmadığı kadar telefon görüşmesi yapmış, hiç dilemediği kadar özür dilemek zorunda kalmıştır.

Sonuçta ne mi oldu?

Patron müdüre “Sen de bir işi beceremedin, adamlara iş yaptıramıyorsun!” dedi ve işten çıkardı. Şimdi yeni bir müdür arıyor.

Hasan Usta, kendini emekliliğe hazırlıyor.

Arif, ambalajlama işinde çalıştıracak kalifiye eleman bulamadığından işi kendi yapmaya çalışıyor. Gece 12’lere kadar çalışmak zorunda kaldığından evde sorunlar yaşıyor. Aslında bu işi yapacak kalifiye eleman var ama ücretleri yüksek bulunduğu için patron tarafından işe alınmıyor.

Nakliye firmasına araç filosunu genişletmesi şartıyla son bir şans daha verildi.

Patronun oğlu maliyetleri kıstığı için şimdilik patronun gözüne girmiş durumda. Belki de müdüre gerek kalmayacak.

Ne de olsa bu iş ona fazlasıyla tecrübe kazandırmıştı.

H. Hüseyin YAYLA

Hüseyin Yayla Kimdir?

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

10 Cevaplar

  1. Gülseren dedi ki:

    ekip işinde zayıf halka, diğerlerini de örnekte olduğu gibi yaptıklarını çabalarını boşa çıkarıyor…Bir de maliyet kısılırsa evlere şenlik bir durum oluşuyor..

  2. İpek Pekmezci dedi ki:

    Her iş yerinde aynı sorunlar yok mudur?

  3. H. Hüseyin Yayla dedi ki:

    Bu yazıyı yayınlanmadan önce evde 10 yaşındaki kızım Pelin’le paylaştım. daha yazının ortasında şu yorumu yaptı: Arif’in işini de Hasan Usta yapsın… yani anlayacağınız üzere acemi ekibin işi aksatacağını bu yaşta bile sezinlemiş durumda :)))

  4. Gökhan dedi ki:

    Bence maliyetleri kısmak yerine hedeflerinizi koyun, şu kadar para kazanmamız lazım deyin ve ona göre oyuncular seçin.

  5. Hakan dedi ki:

    İyi adama iyi para vereceksin, kaliteli iş çıkarsın. Yoksa “ne kadar ekmek o kadar köfte” hesabına döner

  6. Elif dedi ki:

    kalemine sağlık:) olayı çok iyi anlatmışsınız. Acemi katır kapı önünde yük indirir…

  7. İbrahim dedi ki:

    Tasarruf elbette ki önemli ama her şeyin de bir bedeli var, nereden kısarım diye değil de nereden daha fazla kazanırım mantığı işletilmeli.

  8. Gülşen dedi ki:

    At binenin kılıç kuşananındır.

  9. Sona Küçükyan dedi ki:

    Kçücük Pelin’in öngörebildiğini sermaye sahibi görmek istemezse, olacağı budur.
    İşin erbabını bulup, parayı esirgemezsen, gene sen karlı çıkarsın.

  10. Gökçe dedi ki:

    Müşterinin gözünde profesyonel görünmek istiyorsanız gerçek profesyonellerle çalışmanız gerekmektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir