Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz

Size de öyle mi olur bilemem ama ben alışveriş yapacağım bir mekâna ilk girdiğimde önce benimle ilgilenebilecek bir güler yüz ararım.

Giyim alışverişi yapacaksam uygun beden ve renk alternatifi konusunda yardım alabileceğim birine ihtiyaç duyarım. Teknolojik bir ürün alacaksam ürünü ve alternatiflerini iyi tanıyabilen ve benim adıma kıyas yapabilecek birine ihtiyaç duyarım. Ama kesinlikle bilimsel dil kullanmayacak, halk dilinde anlatacak bana o ürünü…

Ama her şeyden önce, kesinlikle “güler yüzlü” olacak. Az önce tartıştığı arkadaşının hıncını benden almayacak, nöbetçi kaldığı için yaşadığı sıkıntıyı bana yansıtmayacak, yorgunluğu yüzünden okunmayacak, kısacası “Öf, püf…” yapmayacak bir arkadaş arar gözlerim.

Mesleğine saygısı olmalı kişinin. Hani basında veya görsel medyada rastlarız ya bazen; en üzgün olduklarında bile sahneye çıkıp oyunlarını sergileyen tiyatro sanatçıları vardır. İçi ağlarken yüzü güler, komedi oynaması gerekir bazen. Hepimiz “Helal olsun!” deriz. Hatta bu örnek davranışlar, son zamanlarda neredeyse göz önündeki tüm sektörlerde (Sinema, TV, futbol…) ön plana çıkan aktörleri de etkisi altına almıştır. Bir bakmışsınız dünya futbolu vitrinindeki bir oyuncu önemli bir maça çıkmadan önce bir yakınını kaybetmesine veya sağlık sorunu olan bir yakını bulunmasına rağmen çıkar oyununu oynar. İşte bu “mesleğe saygı”dır.

Satış Danışmanları da işte böyle birer oyuncu olmalıdırlar. İçinde bulunduğu durum ne olursa olsun, işinin başında, güler yüzü ile müşterisine hizmet edebilmeli,  gözyaşlarını ve acısını içine akıtabilmelidir.

–          Yahu biz de insanız, her insan gibi bizim de sıkıntılarımız, dertlerimiz, acılarımız olmaz mı yani? Kredi borcumu, ödeyemediğim faturamı, çocuğuma alamadığım oyuncağı, hastamı, acımı, ağrımı düşünürken nasıl gülsün yüzüm?

Yüzünüz gülmeli!..

Eğer ki bu sahnede kalıcı olmak istiyorsanız güler yüzlü olabilmelisiniz.

* * *

İlk karşılama çok önemlidir…

Geçenlerde bir arkadaşımı da yanıma alarak birkaç otomotiv yetkili satıcısını ziyaret etme fırsatı buldum.

İlk gittiğimiz bayide önce otopark bulamadık. Uzunca bir uğraştan sonra aracımızı derme çatma şekilde bir yere sığdırabildik. İçeriye girdiğimizde resepsiyondaki bayan arkadaş hafifçe yaklaşarak:

–          Buyurun, dedi.

–          Satış Müdürünüz …… Bey ile görüşmek istiyorduk.

–          Şu anda diğer bir şubemizde, dedi ve öylece kaldı.

Ben “Eğer Satış Müdürü yok ise Satış Danışmanı arkadaşımız …… Bey ile görüşebilir miyiz?” dedim, o da eğitimdeymiş. “Peki.” dedikten sonra showroom’a bir bakıp çıkacağımızı söyledim ve o da yerine döndü. Showroom’da dolaşırken tanıdık yüzler aradım ama bulamadım. Neredeyse tüm masalar boştu; sigara molası, tuvalet molası, teslimat gibi nedenlerle neredeyse tüm Satış Danışmanları masalarından uzaklaşmışlardı.

Kimse bizim neden showroom’da dolaştığımız ile ilgilenmiyordu.

Nihayet tanıdık bir yüz gördüm ve yanına gittik. Biraz sohbet ettikten sonra onu daha fazla meşgul etmemek adına izin isteyerek yanından ayrıldık.

* * *

Başka bir marka ve bayisinin önündeyiz. Buranın park alanı var ama dolu gibi; güvenlik görevlisi yanımıza yaklaştı, aracın anahtarını üzerinde bırakmamızı, yardımcı olacağını söyledi. Araçtan inerek içeriye girdik. Ama kimse bizimle ilgilenmedi. Yanımızdan birileri gelip geçiyordu ama çalışan mı müşteri mi ayırt etmek çok zordu. Biraz gezinelim derken tanıdık bir yüz gördüm ve yanına gittik. Fakat içerisi çok bunaltıcı bir şekilde sıcaktı. Nedenini sorduğumda,

–          Biliyorum Müdürüm ama maalesef anlatamıyoruz, dedi.

Üst kata çıktık. Sıkışık masalar arasında zar zor iki sandalye bularak bizi masasında ağırlamaya çalıştı. İkramda bulunmak istedi ama çay ocağına telefon ile ulaşamadı. Önemli değil dedik ve ikramdan vazgeçtik. Biraz sektörden ve pazardan bahsederek kısa bir sohbet sonrasında oradan ayrıldık.

* * *

Yine başka bir marka ve bayisine uğradık. Otopark alanı gayet genişti. Gerçi plakasız 0 km araçlar da vardı ama müşteri otoparkı diye bir ayrım göremediğimizden boş bir alana park ettik. Aracımızı kilitleyerek içeriye girdik. Resepsiyon kapıya çok yakındı ve iki bayan arkadaş duruyordu. Bizi görünce hafifçe gülümsediler. Mekân küçük, ben tanıdık yüzü hemen buldum ve yanına doğru ilerlemek üzere hamle yaptım. Resepsiyondaki arkadaşlar herhangi bir hamle yapmadılar. Yanına gittiğimiz arkadaş masasına gidip elimi uzatana kadar herhangi bir şekilde benim yaklaştığımı fark etmedi. Bilgisayarda bir şeyler yapıyordu. Ben elimi neredeyse burnuna değecek kadar uzattım ve:

–          Kolay gelsin, dedim.

Beni görünce önce şaşırdı, sonra sevindi. Bir şeyler ikram etmek istedi fakat ben istemedim. Gerçi istesem de geç geleceği aşikârdı. Çünkü az sonra içeride duran 0 km Jeep’i gördüm ve neden çamurlu bir aracı showroom içine aldıklarını sorduğumda:

–          Sorma, dedi. Temizlik yapacak olan arkadaş bankaya gönderildiği için aracın yeri de boş durmasın diye içeri almışlar. Daha sonra yıkayıp tekrar alacaklar.

dedi. 2.el sektöründen ve işlerden konuşurken, diğer bir dostumuz -Filo Müdürü arkadaşımızı- aşağı davet ettik. Gelmesi gecikince biz yanına gidelim dedik. Filo katına çıkmak için servis müşteri kabulden geçmemiz gerekti. İki tane çıtı pıtı kızcağız baş başa vermiş bilgisayarda bir şeye bakıp gülüşüyorlardı. Bizi fark edince ayrılıp toparlandılar. Bir tanesi ile göz göze geldiğimizde birbirimizi daha önceden tanıdığımızı fark ettik, selamlaştık. Kısa bir hal hatır sorgusundan sonra biz yukarı çıktık. Müdür arkadaşımız telefonda bir müşterisi ile görüşüyordu. Müşterisine araçların tek tek özellikleri konusunda bilgi vermeye çalışıyordu. Telefondaki muhabbet uzadı, vakit de ilerleyince ben kalkmak için izin istedim. Kendisi omuzlarını kaldırarak “Ne yapalım, karşımızdaki müşteri,  cevap vermek zorundayız, kapatamıyorum. Kusura bakma…” der gibi mimikleriyle bizi uğurladı.

Kafama takıldı… Acaba bu müdür arkadaşımızın satış personeli yok muydu?

***

Oradan da çıkıp başka bir marka ve bayisine uğradık, yine otopark sorunu ile karşılaştık. Birkaç tur attıktan sonra çok da içimize sinmeyen bir yere aracı bırakmak zorunda kaldık. İçeriye girdiğimizde çok ağır bir koku bizi karşıladı. Muhtemelen araçların lastiklerine sürülen kimyasallardan geliyordu. İçeride biraz durunca kokuya alıştık. Bu kez de showroom içerisinin çok loş bir ışıkla aydınlatıldığını fark ettim. Başımı yukarı doğru kaldırdım ve birçok lambanın yanmadığını gördüm. Resepsiyondaki bayan bizi karşıladı. 2. El Satış Müdürü arkadaşımız ile görüşmek istediğimi söyledim. O anda müsait olmadığını, birazdan geleceğini söyledi. Oysaki arkadaşım karşımda duruyordu. Ancak bize yan durduğundan bizi göremiyordu. Ayakta, bir satış masasında oturan müşterilere yapmış olduğu ekspertiz sonrası 2. el aracın fiyatını ve bazı prosedürleri anlatıyordu. İşi bitene kadar ayakta bekledik. Resepsiyon bize oturacak yer göstermedi. İçecek bir şeyler ikram edilebilirdi ama onu da yapmadı. İçine kapanık biriydi herhalde. Arkadaşımın masasına geçtiğimizde resepsiyonu karşıdan görüyordum. Birkaç kez gözüm takıldı; kollarını birbirine kavuşturmuş showroom içerisinde geziniyor, bazen de resepsiyonda oturup elini çenesine dayayarak düşünceli şekilde ufka bakıyordu. Mekân içerisindeki kişiler ve olaylar ilgisini çekmiyordu sanıyorum.

Muhtemelen ben bir kez daha gitsem beni hatırlamayacaktır bile.

Arkadaşımla sektör üzerine yapmış olduğumuz sohbetimizi – çok fazla da uzatmadan-  bitirince oradan ayrıldık.

***

Aracımıza bindik ve işyerimize doğru yola koyulduk. Arkadaşım aracı kullanıyordu. Derin düşüncelere daldım; acaba çalışanların mutlu olması ve güler yüzle müşterilerini karşılaması, işini sevmesi ve sayması, araştırması ve geliştirmesi, kısacası işinin gereklerini en iyi şekilde yapması için gerekli “sihirli değnek”in  adı ne olabilirdi?

H. Hüseyin YAYLA

Hüseyin Yayla Kimdir?

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

5 Cevaplar

  1. Gülseren dedi ki:

    Birçok firma hizmet içi eğitmlere yatırım yapmak istemiyor. Hizmet içi eğitimlerin aslında geleceğe yatırım olduğunu önce firma sahiplerine mi anlatmalı acaba???
    Gözlemleriniz güncel, birçok kişininde gün içinde üstünde durmadan kanıksayarak geçtiği konular ama önemli.Toplum olarak bu yaklaşımları kanıksamamalıyız..Dikkat çektiğiniz için teşekkürler…

  2. Veysi dedi ki:

    Kalemine sağlık abicim

  3. ersan dedi ki:

    Çok güzel yazmışsın,dostum.
    Eline sağlık

  4. Tuğba Oksal dedi ki:

    Yazıyı okurken Türkiye’deki birçok sektörde durumun aynı olduğunu düşündüm. Muhtemelen insanların kendilerine sevgi ve saygıları olmadığı için bu hem ilişkilerine hem de işlerine yansıyor. Kendileriyle mutlu olmadıkları gibi ilişki ve iş seçimlerinden -daha doğrusu kaderlerinden- de mutlu değiller. Ancak değişimin kendilerine ve kendileriyle ilgili her şeye saygı gösterip emek vererek başlayacağının da farkında değiller…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir