Atacaksın Arkadaş

Dünyadaki bütün kalecileri toplayın ve şu soruyu yöneltin:

  • Türkiye’deki hangi futbolcu ile ceza sahası içerisinde karşı karşıya kalmaktan korkarsınız?

Cevap:

Cevap yok! Neden?

Çünkü böyle bir futbolcu, yani golcü yok.

Ben kalecilikten anlamam. Ama kaleye geçsem beni bile korkutacak futbolcu yok. Varsa da benim aklıma gelmiyor.

Hani belki (eski) Hamit’in uzaktan şutları veya Selçuk’un serbest vuruş atışları diyebiliriz. Ama istikrar yok.

Son zamanlarda serbest vuruşları Burak kullanıyor. Nedenini hala çözebilmiş değilim.

Çok uzun yıllar sokak futbolu ve sonrasında da halı saha futbolu oynadım. Profesyonel veya amatör olarak değil. Öylesine oynadım işte.

Mahalle takımımızda, okulda sınıf arkadaşlarımızla, üniversitede sınıf takımında ve diğer birçok takımlarda da misafir oyuncu olarak oynadım. Genel olarak da forvet oynadım.

Ama hangi takımda oynarsam oynayayım tek değişmeyen gerçek şuydu; takımım bana golcü olarak güveniyordu.

Evet, tek gerçek bu; “Güvenmek”.

Ben şu anda ne tuttuğum takımda ne de milli takımda golcü olarak oynayan futbolcularımıza güvenmiyorum, güvenemiyorum.

Çok istiyorum ama olmuyor. Elimde değil.

Eğer ki iyi bir takım kurmak istiyorsanız; önce kalecinize sonra golcünüze güveneceksiniz.

Kaleci kritik anlarda kurtaracak, golcünüz yakalayınca atacak.

Fırsat belki de bir kez ayağına gelecek, onu da gol yapacaksın arkadaş!..

Yoksa golcüyüm diye çıkma sahalara, “Ben yapamıyorum” de, çekil kenara.

“Ben golcü değilim” de.

Evet, “Çok koşuyorum, pres de yapıyorum” diyebilirsin. Ama “Golcü değilim” de.

Başkalarına fırsat ver. Gençler çıksın oynasın. Şansını denesin.

Bir golcü öyle dağlara taşlara vurmayacak topu. Arkasında gözü olacak. Dönüp vurmayı da bilecek. Yükselip kafa vurmayı da bilecek. Gerekirse uçarak kafa atacak gerekirse röveşata vuracak.

Kaleciyle karşı karşıya kaldığı anda köşeye bırakacak topu.

Kaleciyi tek ayak üzerinde mi yakalarsın, kolunun altından mı atarsın, bacak arasından mı geçirirsin, tavana mı asarsın, yoksa örümcek ağını mı alırsın, o senin bileceğin iş…

Ama yakaladığın zaman; atacaksın arkadaş!..

Ne işle meşgul olursanız olun, önce güvenilir olmak lazım.

Hasta, doktoruna; doktor, anestezi uzmanına; müvekkil, avukatına; turist, rehberine; müşteri, satış danışmanına; satış danışmanı, müdürüne; öğrenci, öğretmenine hep güvenmek durumundadır…

Ama onlar da bu güveni boşa çıkarmamak zorundalar. Önce kendilerine güvenecekler sonra da kendilerine güven duyulmasını sağlayacaklar.

Tabi ki bu iş lafla olmaz.

En kritik anda hastayı yeniden hayata döndüreceksin, müvekkilini ipten alacaksın, doğru tercih yaptıracaksın, öğrencinin gözlerindeki ışığı hissedeceksin, personelinin senin peşinden geldiğini göreceksin.

Ama bunun için önce; işini iyi yapacaksın.

Yani yakaladığın zaman; atacaksın arkadaş!..

H. Hüseyin YAYLA

Hüseyin Yayla Kimdir?

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

2 Cevaplar

  1. Gülseren dedi ki:

    Çok güzel, insanın kendisini bilmesi, hırslarının önüne geçebilmesi,başkalarının önünü açabilme mütevaziliğine sahip olması…
    Yazılanları uygulayabilsek keşke…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir