Teknolojiye ilgisiz kalmak insana ilgisiz kalmaktır

Dünya, geçmişinden daha güzel ve daha güvenli değil şimdilerde. Gün geçtikçe geri dönülemeyecek bir hızla ruhundan kaçıyor, kaçırılıyor. Tarihinden, aşkından, nefretinden, sevgisinden, öfkesinden, sükunetinden kaçıyor. Yani gün geçtikçe içinden çıkılamayacak bir kara deliğe dönüşüyor. Dipsiz ve kapkaranlık…

***

Tarih içinde her toplumun ekonomik, siyasal ve kültürel değerlerine dayanan bir teknolojisi olmuştur. Toplumların ekonomik, siyasal ve kültürel değerleri, geliştirdiği teknolojiye bütün boyutlarıyla yansır. Bundan dolayı hiçbir toplum teknolojiye ilgisiz kalamaz. Çünkü teknolojiye ilgisiz kalmak demek, dünyanın en önemli ve en etkili varlığıolan insana ilgisiz kalmak demektir.

Ersin Nazif Gürdoğan’ın “Teknolojinin Ötesi” isimli kitabında “İnsansız teknoloji, teknolojisiz insan olmaz. Her kültürün kendine özgü bir teknolojisi vardır. Teknoloji, en geniş anlamıyla, bir kültürün değerlerinin ekonomik, sosyal ve siyasal alanlardaki yansımasıdır.” ifadelerine yer verilir. Teknoloji yüzyılların içinde nasıl gelişirse gelişsin, arka planında, bilimiyle, sanatıyla ve değerleriyle, mutlaka insan vardır.

***

Bu yüzyılın insanları olarak bizler, modern bilimin şekillendirdiği, adına teknoloji denilen bir hızlı trenin içine bindik gidiyoruz. Daha doğrusu götürülüyoruz. Bir tren ki, binmek bir dert, binmemek bir başka dert. İyilik peşinde koşanların olduğu kadar kötülük peşinde koşanların da, elindeki en güçlü ve en etkili silahtır teknoloji. Nükleer teknolojiden hem barışta, hem de savaşta yararlanılabilir. Savaşta ölüm/ler/ saçan nükleer teknoloji, barışta hayat kurtarır. Tıpkı uçakların yolcu taşıdıkları gibi, bomba taşımaları gibi…

Burada sorumlu ve sorunlu insanların ya da toplumların rolü yadsınamaz. Bütün dünyanın karşı karşıya olduğu ana sorun, denetimden/kontrolden çıkan ya da çıkarılan teknolojinin, denetim altına alınıp alınamamasıdır. Teknolojiyi denetmek için önce insanı denetmek gerekir. İnsanıdenetleyemeyenler, teknolojiyi asla denetleyemezler. İnsanlar ancak ve ancak değerlerle denetlenirler. Tıpkı “dünyayı düzeltmek istiyorsan insanıdüzelteceksin” sözündeki gerçeklik gibidir teknoloji ile insanın ilişkisi… Bu minvalde yaşı ve işi ne olursa olsun, herkesin bütün teknolojik imkanlarıyla, iyilikleri özendirmesi ve kötülükleri önlemesi gerekir.

***

İnsanlık olarak hırslarımızın ve tüketimlerimizin içinde boğulup gidiyoruz. Bugün bulduğumuzdan yarın bıkıyoruz. Yiyoruz, tüketiyoruz; yine yiyoruz, yine tüketiyoruz. Giyiyoruz, eskitiyoruz; yine giyiyoruz, yine eskitiyoruz. “Her şey gibi modern zamanların insanları da teknolojinin nesnesi ve malzemesi olmuştur” der bir düşünür. Kutsal kültürden daha çok seküler kültürden beslenen teknoloji, maalesef insana ruhun ölümsüzlüğünü unutturdu. “İnsan ölür, teknoloji ölmez” diyen sanayi toplumu, teknolojiyi bütün sorunların üstesinden gelecek, bir kurtarıcı olarak görmüştür.

Bizi tüketim nesnesi kılmaya çabalayan küresel kapitalizme, modern bilimlere ve teknolojik mefhumlara karşı saf insanı bayraklaştırmalıyız. Modern bireylerin yitirdiği hakikatleri onlara yeniden göstermeliyiz adete haykırır gibi…

***

Gazâlî “Kendini sev, kendine iyilik edeni sev, iyiliği, güzelliği ve güzeli sev; kendine yakın bulduklarını,ruhunun uyuştuğu kimseleri sev… Ama hepsinden öte, daha doğrusu bunlarla birlikte Yaradanı sev. Çünkü hepsini veren O’dur… İşte o zaman gerçek kemali ve eksilmeyen, tükenmeyen mutluluğu tâ derinden ve ebediyen yaşarsın” der.

 

Teknoloji üzerine özlü sözler:

İnsan teknolojinin düşünen aklıdır, teknoloji ise bilimin türevidir.

Teknoloji iyilerin ellerinde hayat kurtarırken, kötülerin ellerinde ise hayatı yok eden ölümcül bir silahtır. Kısaca teknoloji insanın hem kurtarıcısı, hem de imha edicisidir.

Teknoloji insanın gölgesidir. Gölgeyi düzeltmek için insanı düzeltmek gerekir.

Teknoloji ötesi toplum, ruhun ölümsüzlüğünün bilincine varan toplumdur. Bu bağlamda teknoloji bedeni öldürebilir ancak insanın ruhunu asla öldüremez.

Doğu dünyasında savaş olursa, Batı dünyasında barış olmaz, olamaz.

Seküler kültürün güneşi batar ancak kutsal kültürün güneşi batmaz. Barışın güvencesi ancak kutsal kültürle sağlanabilir.

 

Yararlanılan yazılar:

Ersin Nazif Gürdoğan, “Teknoloji ötesi toplum”, Yeni Şafak.

Ersin Nazif Gürdoğan, “Teknolojinin ötesi hem aydınlık hem karanlıktır”, Yeni Şafak.

Mustafa Çağrıcı, “Din ve Teknoloji”, Dinihaberler.com.

Dr. Abdullah DEMİR

1973 yılında Trabzon’da doğdu. İlk, orta ve liseyi Trabzon’da tamamladı. 1992 yılında Marmara Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Makine Eğitimi Bölümünü kazandı. 1996 yılında Otomotiv Öğretmeni olarak mezun oldu. 1999 yılında yüksek lisansını tamamladı. 1997-2000 yılları arasında Marmara Üniversitesinde Araştırma Görevlisi olarak çalıştı. 2009 yılında Kocaeli Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsünde “Fren Disklerine Uygulanan Kaplamaların Frenleme Performansına Etkisinin Deneysel İncelenmesi” konulu tez çalışmasıyla doktor oldu. Demir, İBB - İstanbul Otopark İşletmeleri (İSPARK) AŞ’de sırasıyla, Teknik İşler Şefi, İşletmeler Müdürü, Etüt Plan ve Proje Müdürü, Etüt ve Planlama Müdürü olarak çalıştı. 2011 yılında Marmara Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü’nde Yardımcı Doçent olarak göreve başladı. Başta otomotiv olmak üzere, güç aktarma organları, alternatif yakıtlar, ulaşım ve otopark yönetimi alanlarında ulusal ve uluslararası dergilerde, kongre ve sempozyumlarda yayımlanmış makale çalışmaları bulunmaktadır. Ayrıca “Güç Aktarma Organları”, “Otopark Uygulamalarında Teknoloji, Çevre ve Emniyet Faktörleri”, 40 bin kelimelik “Otomotiv ve Temel Teknik Bilimler Sözlüğü”, 11 bin kelimelik “Sistem Sistem Otomotiv Teknik Terimler ve Terminolojiler Sözlüğü”, 2500 kelimelik “Otopark Endüstrisi Sözlüğü” gibi yayınları da bulunmaktadır. www.otoguncel.com web sitesinin editörlüklerini yürüten ve wushu spor dalında uluslararası hakem olan Demir, evli ve iki çocuk babasıdır.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir