SOMA Kader Midir?

Soma kömür madeninde yaklaşık 300 civarında madencinin hayatını kaybetmiş olması bize “iş güvenliği, iş kazası,  tehlike, risk, kader, kaza, tedbirsizlik ve ihmal” gibi kavramları yanlış ve farklı kullandığımızı göstermektedir. Bu kavramlardan özellikle en çok haksızlığa uğratılanlar ise KADER ve TEDBİR’dir. Şayet kavramları doğru yerde ve doğru tanımlamalarıyla/anlamlarıyla kullanmadığımızda bu kavramlara zulmetmiş ve bilerek ya da bilmeyerek günaha girmiş oluruz. Bunun önünün alınması için öncelikle; iş güvenliği,  tehlike, risk, iş kazası, tehlikeli hareketler/davranışlar, tehlikeli durumlar, risk değerlendirmesi, kader-kaza, tedbirsizlik ve ihmal gibi kavramaların açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.

İş Sağlığı ve Güvenliği Kültürü

6331 numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 2012 yılında yayınlanarak yürürlüğe girdi. Bu Kanunun amacı; işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi için işveren ve çalışanların görev, yetki, sorumluluk, hak ve yükümlülüklerini düzenlemek olarak belirtilmiştir.

İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG), iş kazası ve meslek hastalıklarının neden oldukları kayıpları en aza indirmek amacıyla, sistemli ve bilimsel araştırmalara dayalı güvenlik önlemlerinin saptanması ve uygulamasına yönelik çalışmaların bütünüdür. Üç temel amacı vardır. Bunlar; “çalışanları korumak, üretim güvenliğini ve işletme güvenliğini sağlamaktır.” “İş güvenliği çalışmaları,  temelde riskler ortaya çıkmadan önce önlenmesi çalışmalarıdır.”Hedefleri arasında;  sıfır risk, sıfır iş kazası, sıfır meslek hastalığı ve tam güvenli bir iş ortamı olmalıdır.

Mal, can ve çevre için potansiyel bir tehlike oluşturan malzeme, durum veya aktivitenin karakteristiği “Tehlike” olarak tanımlanabilir.Tehlike,  İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda ise “İşyerinde var olan ya da dışarıdan gelebilecek, çalışanı veya işyerini etkileyebilecek zarar veya hasar verme potansiyeli” olarak tanımlanmaktadır.

Bu bağlamda riske de değinmeden geçilmemesi gerekir. “Risk”, tehlikeden kaynaklanacak kayıp, yaralanma ya da başka zararlı sonuç meydana gelme ihtimalidir. Tehlike, genel ve soyut bir kavramdır. Bir ortamda ve işyerinde bulunan “sakıncalı” durumlardan oluşurken, “risk” ise bireyseldir ve somuttur. Belirli koşullarda ve belirli kişiler için geçerlidir.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından iş kazası “planlanmamış ve beklenmeyen bir olay sonucunda sakatlanmaya ve zarara neden olan durumdur” şeklinde tanımlanmıştır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ise iş kazasını; “önceden planlanmamış, çoğu zaman kişisel yaralanmalara, makine, araç ve gereçlerin zarara uğramasına, üretimin bir süre durmasına yol açan bir olay” olarak tanımlamıştır. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda ise; işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen özre uğratan olaylara iş kazası denir.

Kazalar günlük hayatın çeşitli yerlerinde görülebilirler. İş kazaları, spor kazaları, ev kazaları, trafik kazaları sıkça görülüp duyulan kaza türlerindendir. Hepsindeki ortak özellik, beklenilmemeleri, umulmamaları ve planlanmamış olmalarıdır. Ülkemizde iş kazaları ve meslek hastalıklarından dolayı her yıl; yaklaşık 1500 kişi ölmektedir.İş kazalarının 4 temel nedeni vardır ve “4M” olarak bilinir.Bunlar;man (insan), machine (makine), media (ortam, çevre) ve management (yönetim) olarak sıralanır. Kazaların %88’ini tehlikeli hareket, %10’unu tehlikeli durum ve %2’si ise sebebi kaçınılmaz ve bilinmeyen nedendir. Tehlikeli hareketler arasında;emniyetsiz çalışma (vaziyet alma), gereksiz şekilde hızlı çalışma, emniyet donanımını kullanılmaz hele getirme, alet ve makineleri tehlikeli şekilde kullanma, emniyetsiz taşıma, yükleme, istifleme yapma, tehlikeli yerlerde çalışma, şaşırma, kızgınlık, üzgün, telaş, şakalaşma ve kişisel koruyucu donanımları (KKD) kullanmama gibi sayılabilir. Ya tehlikeli durumlar ise; uygun olmayan KKD, koruyucusuz çalışma,  kusurlu alet, makine, teçhizat kullanma, emniyetsiz yapılmış alet-makineler, yetersiz ve bakımsız bina, alet ve makine, yetersiz ve/veya fazla aydınlatma, yetersiz havalandırma ve emniyetsiz yöntem-şartlar sayılabilir.

Ayrıca bu felaket bize risk değerlendirilmesinin yeterince titizlikle yapılmadığını yapılmışsa bile gereğince uygulamaya taşınmadığını göstermektedir. Çünkü “işyerinde var olan ya da dışarıdan gelebilecek tehlikelerin belirlenmesi, bu tehlikelerin riske dönüşmesine yol açan faktörler ile tehlikelerden kaynaklanan risklerin analiz edilerek derecelendirilmesi ve kontrol tedbirlerinin kararlaştırılması amacıyla yapılması gerekli çalışmalar bütününe” risk değerlendirmesi olarak değerlendirilmektedir.

MADENLERDE YAŞANAN İŞ KAZALARI

Ülkemizin durumunu görebilmek için anlamlı olan karşılaştırma aynı miktarda kömür çıkarırken kaç işçinin kaza geçirdiği gerçeğidir. Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın (TEPAV) 2010 tarihli “Madenlerde Yaşanan İş Kazaları ve Sonuçları Üzerine Bir Değerlendirme Raporu”nda yer alan verilere göre, 100 milyon ton kömür üretimi başına düşen ölüm sayısı ABD’de 1 ile 6 arasında değişirken, Türkiye’de bu sayı yıllara göre 900’ü aşabilmektedir. Buna göre, üretilen yüz milyon ton kömür başına en az ölüm 256 kişi ile 2006 yılında olmuştur. Bu rakamın en yüksek olduğu yıl, 100 milyon ton üretime 923 kişinin öldüğü 2003 yılıdır. Türkiye’de yüz milyon ton üretimde 2000 yılında 710 kişi ölürken, 100 milyon ton başına ölen madenciler 2008 yılında 722 kişiye çıkmıştır. Buna karşılık, Çin’de yüz milyon ton üretim başına düşen ölüm oranları 2000-2008 yılları arasında 150 ile 411 kişi arasında, aynı dönemde ABD’de ise 1 ile 6 kişi arasında değişmektedir.

Ayrıca 2008 yılında yayımlanan TMMOB Taş Kömürü Raporu’nda ise bir başka çarpıcı konuya dikkat çekilmiştir. Özel işletmelerde çalışan madencilerin iş kazasına uğrama veya meslek hastalığından ölme olasılığı Taş Kömürü Kurumunda (TTK) çalışan işçilerinkinden çok daha fazladır. Bu durum hepimize özelleştirme yoluna gidilirken dikkat edilmesi gereken bir başka hususu göstermektedir.

Sadece kömür sektöründe, 1991-2008 döneminde iş kazaları ve meslek hastalığı nedeniyle toplam 2554 kişi hayatını kaybederken, sürekli iş göremez hale gelenlerin sayısı ise 13087’e ulaşmıştır.

MEVZUAT YETERLİ Mİ?

Maden ocaklarında; sığınma/yaşam odaları, kurtarma cihazları, kişisel koruyucu donanımlar, halat ve ses etkisi ile kurtarmayöntemleri önemli hususlardır.

Dünyanın en büyük maden kazaları arasına giren Soma felaketi sonrasında gündeme gelen konulardan biri de “Mevzuat yeterli mi, uygulamada sorun var mı!” meselesi. Yeterli olduğu ifade edilen mevzuatta, modern maden ocaklarında hayat kurtaran “kaçış veya yaşam/sığınma odaları” (Rescue Chamber) zorunluluğu bulunmamaktadır. Aynı şekilde düzenlemede kurtarma planının nasıl olması gerektiği de açıklıkla anlatılmazken sadece planın bulundurulma zorunluluğuna dikkat çekilmektedir.

Yönetmelikte, madenlerde yaşanabilecek kazaların ardından işçilerin nasıl kurtarılacağına ve işverenlerin işçi kurtarmaya yönelik ne tür yatırımlar yapmaları gerektiği konusunda da yeterli açıklık, zorunluluk ve yaptırım yer almamaktadır. Yönetmelikte, kurtarma planında olması gereken unsurların ne tür malzemeden oluşacağı ve hangi standartlarda yapılması gerektiği gibi ayrıntılar da bulunmamaktadır. Mevzuat, işverenin kurtarma planını madende bulundurmasını yeterli sayıyor. Yönetmelikte “kurtarma planı” şu şekilde ifade edilmektedir. “Her ocakta arama, kurtarma ve tahliye ile görevli destek elemanlarının yararlanması için belli başlı kapıları, barajları, hava köprülerini, hava akımını ayarlayan düzeni ve telefon istasyonları gibi ihtiyaç duyulacak hususların yerlerini gösteren bir plan bulundurulur.”

Ayrıca yö­net­me­lik­te kur­tar­ma araç­la­rı­nın stan­dart­lar­ı ay­rın­tı­la­rıy­la be­lir­til­mez­ken, inisi­ya­tif işve­re­ne bı­ra­kı­lmaktadır. Yö­net­me­li­ğin “Ka­çış ve kur­tar­ma araç­la­rı” başlığında “İş­ve­ren, bir teh­li­ke anın­da ça­lı­şan­la­rın ça­lış­ma yer­le­ri­ni en kı­sa za­man­da ve güven­li şe­kil­de terk ede­bil­me­le­ri için uy­gun ka­çış ve kur­tar­ma araç­la­rı­nı sağ­lar ve kul­la­nı­ma ha­zır bu­lun­du­ru­r” ifa­de­si yer almaktadır.

Bir diğer konu da solunum cihazları. Yö­net­me­lik, iş­çi­le­rin ka­za du­ru­mun­da gü­ven­li bir şekilde dı­şa­rı çı­ka­bil­me­le­ri için, her za­man ko­lay ula­şa­bi­le­cek­le­ri yer­ler­de ki­şi­sel so­lu­num cihaz­la­rı bu­lun­du­rul­ma­sı­nı zo­run­lu kı­lmaktadır.

Bu bağlamda söylenecek söz “Önlemek ödemekten daha ucuz ve insancıldır!”

SOMA OLAYININ KAZA VE KADER AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

Kaza ve kader ‘Kelam İlmi’nin konusudur. Kaza ve kadere iman, dinimizin inanç esaslarından biridir. Amentü cümlesinde yer alır. Yani “Kaderin hayrının da, şerrinin de Allah’tan olduğuna iman ettim.”   Kaza ve kaderin tarifini Ehl-i Sünnet’in akaid imamlarından Ebu Mansur Mâturîdî rh.a. (v. 333/944) şöyle yapmaktadır: “Kader, ezelden ebede kadar olacak, meydana gelecek, olup biten bütün olaylara hakim olan küllî ve ilahi bir hükümdür. Ezelde verilen bu ilahi hükmün yokluktan fiil haline gelmesine de kaza adı verilmiştir. Yani kader, Cenab-ı Hakk’ın ezelden ebede kadar olmuş ve olacak, iyi kötü her şeyin oluş zamanını, yerini ve her türlü özelliklerini ezelde bilmesi, öylece takdir ve tespit etmesidir. Kaza ise, zamanı gelince ezelî ilmine ve takdirine uygun olarak eşya ve olayları yaratmasıdır.” İmam Azam Ebu Hanife rh.a. ise bu hususu Fıkhu’l-Ekber adlı eserinde şöyle izah etmiştir: “Yüce Allah her şeyi yaratmadan önce ezelî ilmiyle bilir. Eşyayı varlık sahasına çıkarmadan önce takdir ve kaza eden de O’dur. Gerek dünyada gerek ahirette her şey O’nun bilmesiyle, dilemesi ve takdir etmesiyle Levh-i Mahfuz’a yazılmıştır. Fakat Levh-i Mahfuz’a yazılması vasıf (olacakları tasvir) suretiyledir; hükmetme cihetiyle değil!”. Fıkhu’l-Ekber şarihi Ebu’l-Münteha, İmam Azam rh.a.’in, “Hüküm suretinde yazmadı, vasıf suretinde yazdı” cümlesini şöyle açıklamaktadır: Yüce Allah Levh-i Mahfuz’da yazılı olanları sebepsiz, mücerred bir hüküm vermek suretiyle yazmadı. Mesela, Ali mümin olsun, Zeyd de kâfir olsun diye yazmadı. Eğer böyle olmuş olsaydı, Ali iman ile zorlanmış, Zeyd ise mecburi olarak imansız olacaktı. Fakat Yüce Allah öyle hükmetmedi. Levh-i Mahfuz’a şöyle yazdı: Ali, kendi tercih, seçim ve kudretiyle imanı seçip mümin olacak ve küfrü istemeyecek. Zeyd ise kendi tercih, seçim ve kudretiyle küfrü tercih edip iman etmeyecektir.” Bu tariften anlaşıldığına göre, kader yüce Allah’ın İlim ve İrade sıfatının bir tecellisi, kaza da Kudret ve Tekvin (Yaratma) sıfatının eseridir.

Kaza doğrudan İlahî takdire havale edilince beşer planında “failsiz suç” kavramı yerleşir, bu da hem kastı veya kusuru olanların sorumluluğunu ortadan kaldırır, hem de benzer kazaların tekrarlanmasının önünü açar. Konu “İlahî takdir” ile “beşerî tedbir” düzleminde irdelenmelidir.Varlık âlemi, Allah’ın ilmi, iradesi ve kudreti altındadır. O dilemedikçe bir yaprak kımıldamaz. Bu doğru, peki O dilemediği halde veya muradına rağmen insan eylemde bulunur mu?

El-cevap: Evet.

Akıl ve bilinç sahibi insan dışındaki varlıklar Allah’ın iradesine aykırı bir fiilde bulunmazken, insan sahip olduğu iradesini Allah’ın iradesine değilse bile muradına (emrettiklerine) aykırı yönde kullanabilir. Bu da, insanın sınavıdır.

Akıl, iyiyi kötüden, güzeli çirkinden, faydalıyı zararlıdan, hayrı şerden ayırma kudretidir.  İdrak ise, iyiyi kötüye, güzeli çirkine, faydalıyı zararlıya, hayrı şerre tercih etme kabiliyetidir. O kudrete ve bu kabiliyete cüz’î irade adı verilmiştir.

Peki cüz’î irade nasıl tecelli eder?

Allah’ın varlıkta ve tabiatta geçerli olan yasaları vardır. Bunlara aykırı hareket edildiğinde zarar takdir etmiştir. Ateş yakıcıdır, iğne batıcıdır. Akıl bunu böyle ayırt eder. Buna rağmen insan kendisini ateşe atarsa yahut hatası sebebiyle iğneyi kendine batırırsa suç kimindir. Ateş ya da iğnenin mi! Elbette ki hayır. Suç ne ateşte ne de iğnede; sadece insanda. Konuyu biraz daha irdeleyecek olursak, mikrop vücuda girerse insan hastalanır. Uçurumdan atlayan ölür ve yüzme bilmeyen suda boğulur vs. Uçaklar uçuyorsa, araçlar seyrediyorsa, tarla ürün veriyorsa İlahî sünnetlerin değişmeden işler halde olması sayesindedir. Hastalığı ilaçla tedavi ederiz ama şüphesiz ilacın bizatihi kendisinde şifa yoktur, şifa Allah’tandır. İlaç sebeptir, araçtır. Şifayı ilacın kendisine hamledersek ona uluhiyet atfetmiş oluruz. Ancak biliriz ki şifa Allah’tan tedbir/tedavi bizdendir. Allah rahmeti, inayeti ve yasalarıyla tabiata, tarihe ve hayata müdahildir.

İşte kişi, kendi istek ve iradesi ile yaptığı işlerden sorumludur. Kişinin özgürce iradesini ve tercih hakkını kullanması, kendisine sorumluluk ve sonuçlarına katlanma yükümlülüğü de getirmektedir. Yaptığımız ve yapacak olduğumuz her şey kaderimizde vardır. Ama bu durum bizi zorlayıcı ve irademizi yönlendirici değildir. Hiç şüphesiz “Allah her şeyi bilendir.” (Mücadele, 7).

SONUÇ: Kader, bir iman rüknüdür ve “Hak Teâlâ’nın, ezelden ebede kadar olmuş ve olacak her şeyin, her şeyini ve her hâlini, zamanını ve mekânını, sıfatlarını ve özelliklerini ezelî ilmiyle bilip, ona göre, takdir etmesidir” şeklinde tanımlanabilir. Kaza ise, kaderde planlanan bir şeyin yaratılması, varlık sahasına çıkarılmasıdır.

“Allah’ın sünnetinde değişiklik (tebdil, tahvil, tağyir) olmaz.”  Elbette Allah kimin ne yaptığını bilir. Biliyor olması beşer planında yapıyor anlamına gelmez. İnsanın kurallara uyması İlahî sünnetlere riayettir, kuralları ihlal etmesi kendi kastı ve kusurudur. Onun kastından veya kusurundan Allah’ı sorumlu tutamayız. Öncelikle Soma faciası özelinde şunu belirteyim ki Allah madencilerin hasmı değildir, onların bu şekilde öleceklerini biliyordu ancak muradı bu değildi. Muradı, maden sahiplerinin her tür tedbiri alıp hak ettikleri ücretle işçileri çalıştırmalarıydı. Kaza, insan eseri bir kötülüktür.

Not etmek gerekir ki, iş kazaları söz konusu olduğunda hep işçilere eğitim verilmesi gündeme gelir. İşçilere gerekli eğitimin verilmesi zaten şarttır. Onun kadar önemli olan bir diğer konuda işverenlerin ve yöneticilerin eğitilmesi meselesidir. Ama bu da yetmez. Resmi kurumlar, işletmeleri denetlemeli ve gerekli yaptırımları da uygulamalıdır.

Titre ey Müslüman!Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerimde Mâide süresi 32 ayette aynen şöyle buyrulmaktadır. …“Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa, sanki bütün insanları yaşatmıştır. Andolsun ki, onlara Resullerimiz apaçık deliller (mucize ve âyetler) getirdiler. Ama onlardan birçoğu bundan sonra da (hâlâ) yeryüzünde aşırı gitmektedir”.

Sözün özü: Özetle güvenli olmayan bir işletmeye/işletmeciliğe sahip olmak bir seçenek olmaktan çıkarılmalıdır. Bazı yazarlar/siyasiler “maden kazaları kader değildir, önlenebilir” diyor. Söylenen ifadenin birinci tarafı yanlış ikinci tarafı %98 düzeyinde doğrudur. “Maden kazaları kaderdir” ANCAK insanların/kurumların/yetkililerin tedbirsizliğinden ve görevlerini yerine getirmemelerinin suçlusu KADER değildir. Bu KAZADA kaderin bir suçu yoktur. Asıl suçlu olanlar, kazaya sebep olanların suçunu kadere yüklemelerindedir. Hasılı kişinin özgürce iradesini ve tercih hakkını kullanması, kendisine sorumluluk ve sonuçlarına katlanma yükümlülüğü getirmektedir.

 

KAYNAKLAR:

  • Yrd. Doç. Dr. Abdullah DEMİR, İş Sağlığı ve Güvenliği Ders Notları.
  • İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, Kanun No: 6331, Resmi Gazete Sayı: 28339, 30 Haziran 2012.
  • Prof. Dr. A. Hakan ONUR ve Yrd. Doç. Dr. M. Kemal ÖZFIRAT, “İş Güvenliğine Giriş, Önemi, Genel Tanımlar”.
  • Dr. Fatih YILMAZ, “İş Sağlığı ve Güvenliği’ne Genel Bakış Ve Güvenlik Kültürü”, İş Sağlığı ve Güvenliği Bölümü, Yıldız Teknik Üniversitesi, Sunum.
  • Doç. Dr. S. Erhan DEVECİ, “İş Sağlığı ve Güvenliği”, Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı, Ocak 2010 – Elazığ, Sunum.
  • Mehmet BERK, Dr. Buhara ÖNAL ve Dr. Rana GÜVEN, “Meslek Hastalıkları Rehberi”, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü (İSGGM), ISBN: 978-975-455-169-3, Matsa Basımevi, Kasım 2011.
  • Gülseli KENARLI, https://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/dunya-devlerini-geride-biraktik-26416098, Dünya devlerini geride bıraktık!,14 Mayıs 2014.
  • N. Emrah AYDINONAT, https://web.archive.org/web/20131011014249/http://www.neaydinonat.com/gunluk/?p=1857, Maden Kazaları: Kader mi Basiretsizlik mi?, 09/07/2010.
  • Erdoğan SÜZER, “Hayat kurtaracak yaşam odası şart değilmiş”, Bugün Gazetesi, 17 Mayıs 2014.
  • Hüseyin OKUR, http://semerkanddergisi.com/kaza-ve-kader-hakkinda/, Kaza ve Kader Hakkında, Ekim 2011.
  • Ali BULAÇ,Ali Bulaç “Takdir-i İlahî”, Zaman Gazetesi, 17 Mayıs 2014.
  • Prof. Dr. Alaaddin BAŞAR, https://sorularlaislamiyet.com/kader-ve-kaza-ne-demektir-0, Kader ve kaza, ne demektir?, 10/04/2006.
  • https://web.archive.org/web/20181017080106/http://www.kuranmeali.org:80/5/maide_suresi/32.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx

Dr. Abdullah DEMİR

1973 yılında Trabzon’da doğdu. İlk, orta ve liseyi Trabzon’da tamamladı. 1992 yılında Marmara Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Makine Eğitimi Bölümünü kazandı. 1996 yılında Otomotiv Öğretmeni olarak mezun oldu. 1999 yılında yüksek lisansını tamamladı. 1997-2000 yılları arasında Marmara Üniversitesinde Araştırma Görevlisi olarak çalıştı. 2009 yılında Kocaeli Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsünde “Fren Disklerine Uygulanan Kaplamaların Frenleme Performansına Etkisinin Deneysel İncelenmesi” konulu tez çalışmasıyla doktor oldu. Demir, İBB - İstanbul Otopark İşletmeleri (İSPARK) AŞ’de sırasıyla, Teknik İşler Şefi, İşletmeler Müdürü, Etüt Plan ve Proje Müdürü, Etüt ve Planlama Müdürü olarak çalıştı. 2011 yılında Marmara Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü’nde Yardımcı Doçent olarak göreve başladı. Başta otomotiv olmak üzere, güç aktarma organları, alternatif yakıtlar, ulaşım ve otopark yönetimi alanlarında ulusal ve uluslararası dergilerde, kongre ve sempozyumlarda yayımlanmış makale çalışmaları bulunmaktadır. Ayrıca “Güç Aktarma Organları”, “Otopark Uygulamalarında Teknoloji, Çevre ve Emniyet Faktörleri”, 40 bin kelimelik “Otomotiv ve Temel Teknik Bilimler Sözlüğü”, 11 bin kelimelik “Sistem Sistem Otomotiv Teknik Terimler ve Terminolojiler Sözlüğü”, 2500 kelimelik “Otopark Endüstrisi Sözlüğü” gibi yayınları da bulunmaktadır. www.otoguncel.com web sitesinin editörlüklerini yürüten ve wushu spor dalında uluslararası hakem olan Demir, evli ve iki çocuk babasıdır.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir