İnsan ve Şehir

İslam Peygamberi, “İnsanın dünyadaki esas vazifesi dünyayı güzelleştirmektir” buyurur. Bu düstur, düşünce ve eylem dünyamızın belirleyici ilkesidir. Kainat Allah’ın çok ince bir plânına göre kurulan ve mükemmel bir düzen içinde kusursuz işleyen uçsuz bucaksız bir yerdir. Evren bu hali ile Allah’ın varlığını; evrende görülen ahenk ve mükemmel düzen de Allah’ın birliğini göstermektedir. Allah’ın kainat içerisindeki en güzel sanat eseri de hiç şüphesiz insandır [1]. Allâh Teâlâ, kâinâtı ve içindekileri insana emânet olarak âmâde kılmış ve bunların tasarrufu husûsunda onu mesul tutmuştur. Şehri ve şehrin hakkını bu sınırlar içerisinde irdelemek doğru bir metot olacaktır.
***
Evleri, çarşıları, çeşmeleri, camileri, hanları, hamamları ve gezinti alanlarıyla şehir; insanın, hayatını düzenlemek üzere meydana getirdiği en önemli yapıdır. Burada yani şehirde; her türlü üretimin yapılması, iktisadi, hukuki, idari ilişkilerin düzenlenmesi için gereken bilginin geliştirilmesi ve genç nesillerin eğitimi de gerçekleş/tiril/ir. Yapılar şehirlerin, şehirler de, kültürlerin vitrinleridir. Şehircilikte; dünyasız ötedünya, ötedünyasız da dünya olmaz. Bunu en güzel ve en sarih biçimde camiler anlatır. “Süleymaniye bakan, atalarının yitirdiği Cennet’i görür” [2].
***
İbni Haldun da şehir, medeniyetin anahtarıdır, Yahya Kemal’e göre şehir İstanbul’dur ve kendisine aşık olunmayı sonuna kadar hak etmiştir [3]. Turgut Cansever’de ise; sade, zarif ve mükemmel bir şehirleşme ancak din ve tasavvufun birlikteliğinden çıkar. Şüphesiz şehrin kendisine bağlayan ve cezbeden tarafı, kültürel dokusu, mimari ile insani ritmi arasındaki dayanılmaz ahengidir. Bu ahenk üç unsurun yerli yerinde olması gerektirir. Bunlar; inanç, rasyonalite ve seziş. Bu üçleme aslında varlık, insan ve mekan ilişkisini çözümleyen derin mimarlık düşüncesini de formüle eder [4].

***
“Şehirlilik” bir mekân olmaktan öte bir “medeniyet” ifadesi ve göstergesidir. Şehirlilik ayrıntıdır, inceliktir; kitap ve kitaplılıktır, okumaktır, düşünmektir, yeni şeyler icat etmek, yeni şeyler yapmaktır. Şehirlilik “özür dilemek” ve “teşekkür ekmek”tir. Şehirlilik itmek kakmak değil, nezaketin bütün unsurlarında “dil”i kullanarak “söz söylemek”tir. Şehirlilik dakikliktir. Şehirde zamanın her anı değerlidir. Koşar gibi yaşamak şehrin doğal temposudur. Şehirlilik temiz ve uyumlu giyinmektir. Kendisi ne kadar önemli ise başkalarının da o kadar önemli olduğunu kabul etmektir [5].
***
Şehirde “köylü olmak” köye de zulümdür, şehre de. Çünkü köy, her şeyin en tabii olanını yemek, içmek ve yaşamaktır. Köy arı ve duru yaşamanın, saf ve temiz olmanın tezahür ettiği yerdir [5]. Bu pek tabi olarak yaşanılan yerin ve içindekilerin en tabi hakkıdır. Bu hakkı gözetmek gerek. Şehirli olmanın en büyük belirtisi yaşadığınız yer hakkında bilgi sahibi olmaktır, birlikte yaşadığınız, aynı havayı soluduğunuz insanlar hakkında bilgi sahibi olmaktır, denizine girmek, kaldırımda yürümek, şadırvanından su içmektir. Son yirmi yıldır hızlı bir siteleşme başladı, insan evinden çıkıyor, aracına biniyor işine gidiyor, işten çıkıyor aracına biniyor, evine dönüyor. Çevresindeki hiçbir şey ile ilgilenmiyor, sitedeki etkinlikler dışında kimse ile görüşmüyor, yıllık iznini de başka mekanlarda geçiriyor [6]. Ne yazık ki sorsanız şehrinin birçok yerinden bihaber. Bu yapılan şehirli olmaya ve şehre yapılan haksızlık değil de nedir!
***
Şehirlileşmiş yani medenîleşmiş bir insan, adına ister “şehir” ister “köy” denen mekânlarda yaşasın hiç fark etmez. Çünkü onun yaşam tarzı medeniyeti öncelemek ve öyle yaşamaktır. Köylülük de şehirlilik de bir “mekân” olmaktan öte bir “zihniyet meselesi”dir [5]. Hasılı insanı yaşat ki devlet yaşasın. Düzelt ki dünya düzelsin. Şehrin ve şehirlinin hakkı da burada gizlidir kanımca.
Kaynaklar:

  1. Anonim, , Erişim Tarihi: 12/07/2013.
  2. Nazif Gürdogan, “Şehirleri Güzelleştiren Bilge Mimar”, Yeni Şafak Gazetesi, 25.02.2009.
  3. Samet Ercoşkun, “Tanpınar’ın Kaleminden Şehir ve Medeniyet”, https://web.archive.org/web/20210514073559/http://www.yenisehir.gov.tr/, Erişim Tarihi: 12/07/2013.
  4. Akif Emre, Bilgeliğin “medeniyet idraki”, Yeni Şafak Gazetesi, 24.02.2009.
  5. İhsan Alperen, “Şehirde köylü olmak!”, Milli Gazete, 16 Aralık 2012.
  6. Anonim, “Şehirli olabilmek nedir?”, http://blog.milliyet.com.tr, 02 Haziran 2012.

Dr. Abdullah DEMİR

1973 yılında Trabzon’da doğdu. İlk, orta ve liseyi Trabzon’da tamamladı. 1992 yılında Marmara Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Makine Eğitimi Bölümünü kazandı. 1996 yılında Otomotiv Öğretmeni olarak mezun oldu. 1999 yılında yüksek lisansını tamamladı. 1997-2000 yılları arasında Marmara Üniversitesinde Araştırma Görevlisi olarak çalıştı. 2009 yılında Kocaeli Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsünde “Fren Disklerine Uygulanan Kaplamaların Frenleme Performansına Etkisinin Deneysel İncelenmesi” konulu tez çalışmasıyla doktor oldu. Demir, İBB - İstanbul Otopark İşletmeleri (İSPARK) AŞ’de sırasıyla, Teknik İşler Şefi, İşletmeler Müdürü, Etüt Plan ve Proje Müdürü, Etüt ve Planlama Müdürü olarak çalıştı. 2011 yılında Marmara Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü’nde Yardımcı Doçent olarak göreve başladı. Başta otomotiv olmak üzere, güç aktarma organları, alternatif yakıtlar, ulaşım ve otopark yönetimi alanlarında ulusal ve uluslararası dergilerde, kongre ve sempozyumlarda yayımlanmış makale çalışmaları bulunmaktadır. Ayrıca “Güç Aktarma Organları”, “Otopark Uygulamalarında Teknoloji, Çevre ve Emniyet Faktörleri”, 40 bin kelimelik “Otomotiv ve Temel Teknik Bilimler Sözlüğü”, 11 bin kelimelik “Sistem Sistem Otomotiv Teknik Terimler ve Terminolojiler Sözlüğü”, 2500 kelimelik “Otopark Endüstrisi Sözlüğü” gibi yayınları da bulunmaktadır. www.otoguncel.com web sitesinin editörlüklerini yürüten ve wushu spor dalında uluslararası hakem olan Demir, evli ve iki çocuk babasıdır.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir