Anmak Anlamak ve Yaşamak…
Gelip hepimiz hırkamızı yere serelim, içine elimizde kırılmış Hacerül Esved parçaları yok ama kırılmış onurlar ve kalpler var.
O hırkalarımızın üzerine bütün onurlarımızı koyalım.
Rencide edilmiş tüm onurları koyalım.
O hırkalarımızın üzerine bütün kırık kalpleri koyalım.
Bütün annelerin gözyaşlarını koyalım.
Yavrusunu şehit vermiş her annenin gözyaşını koyalım ve her birimiz bir ucundan tutalım. Edirne’deki kardeşimiz bir ucundan tutsun, Hakkari’deki kardeşimiz bir ucundan tutsun, Bursa’daki kardeşimiz bir ucundan, Karadeniz’deki kardeşimiz bir ucundan tutsun ve hep birlikte kaldıralım.
Kırılan onurları, kalpleri, yürekleri insanlığın kalbine yeniden izzetle, onurla, şerefle, hassasiyetle hep birlikte yerleştirelim.
Gelin hep birlikte ülkemizi eman (güven) yurdu yapalım.
Öyle bir eman yurdu olsun ki sizin oluşturduğunuz güven Bağdat’a, Şam’a, Halep’e, Arakan’a, Myanmar’a emniyet versin ve güven taşısın.
Gelin ülkemizi selam yurdu, barış yurdu yapalım.
O selam, Bağdat’a, Şam’a, Halep’e, Arakan’a ve Afrika’ya da ulaşsın.
Ülkemizi adalet yurdu yapalım, fazilet yurdu yapalım.
Bu topraklarda onuru kırılan, onuru rencide edilen, onuru ayaklar altına alınan hiçbir insanımız kalmasın diye.”
Bu ifadeler Prof. Dr. Mehmet Görmez’e ait.
Bir konu ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.
***
Modern toplumlar, rekabet-başarı diyalektiği üzerine kurulmuş toplumlardır. Ancak bugün rekabet ve başarının ne olduğu üzerinde yeterince durulmadığını görüyoruz.
Bu iki kavram, giderek gücünü bireylerin ve toplumların manevi dünyalarına kadar yansıtabilen hoyrat ve başıboş birer etki merkezine dönüşmektedir.
Modern çağın rekabet anlayışı, merhamete hayat hakkı tanımamakta; merhamet, insanın dinamizmini prangalayan, yeteneklerini ahlakî-insanî bazı kayıtlarla daraltan, üretimi düşüren bir kavram olarak sunulmakta ve rekabet esnasında her türlü yola başvurmak mübah sayılmaktadır.
Oysa tevâzuda, tekebbür (kibirlenme) ile elde edilemeyecek bir gücün saklı olduğu; paylaşımda bencillikle ulaşılamayacak bir mutluluğun olduğu;
merhamette, acımasızlıkta olmayan bir verimliliğin olabileceği unutulmaktadır.
Başarının, zekânın, aklın, ancak tevazu elbisesi içerisinde güzel göründüğü hatırlardan çıkabilmektedir.
Mutluluk paylaşılmak için vardır. “Ötekinin mutluluğu olmayınca benim de mutluluğum olmayacak” bilgisine sahip olan insan mutlu olmaya namzet insandır. Sadece kendi rahat ve refahlarına odaklanarak, sahip olduklarını paylaşmamak için etraflarına bencillik duvarı örenler, kendilerini yalnızlaştırmaktan öte bir şey yapmış olmazlar. Bu bencillik duvarı aynı zamanda bir merhametsizlik duvarıdır. Çünkü kendi egolarını üstün tutarak, ona ayrıcalıklı bir yer verenler diğer nefislere değer vermezler, onlara saygı duymazlar.
***
“Muhammed’den muhabbet oldu hâsıl
Muhammed’siz muhabbetten ne hâsıl”
der Pertevniyal Valide Sultan.
Bizler muhabbet ile Muhammed’i birleştirmiş, muhabbet ile Muhammed’i asla birbirinden ayırmayan bir kültürün ve köklü bir medeniyetin evlatlarıyız…
Söz kadim kuralın: Muhabbeti bilgiye, marifete, tanımaya, tanışmaya, bilmeye, bildirmeye, anlamaya, anlatmaya ve yaşamaya dönüştürenlere
NE MUTLU
NE MUTLU
NE MUTLU.
Güne Adanmış Sözler:
İnsanlık, Efendimizin öğretisine muhtaçtır.
Merhamet sorumluluğu, devredilemeyecek bir sorumluluktur.
Yararlanılan Kaynak:
- Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in Batman’da Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinde yaptığı konuşma (17 Nisan 2013).
- Prof. Dr. Mehmet Görmez, “Kutlu Doğum Haftası Açılış Konuşması Metni – İstanbul”, 15.04.2011