İkinci Elin Doğrusu

Yıllar yılı markaların çatısı altında çalışıp nihayetinde “otomotiv sektörü kurumsallaşamaz” gerçeğini gördükten sonra ayrılmaya ve kendi işimi yapmaya karar verdim.

Nedir kendi işini yapmak?

Kendi doğrularına göre hareket etmek mi? Karar merkezi olmak mı?

Zaten kurumsallığı öldüren de bu değil midir, “herkesin kafasına göre davranması”…

Yıllardır birçok marka, özellikle de ikinci el pazarında bir çizgi yakalayarak kurumsal bir çalışma yapmak istemektedir. Fakat örgüt içerisinde buna aşırı bir direnç vardır. Zira herkesin kendisine göre bir doğrusu vardır.

Yıllardır Türkiye’nin içerisine girmeye çalıştığı AB ülkelerine baktığınızda, her ülkenin kendine has tek bir tane anayasası vardır ve ülkenin her tarafında aynı kurallar geçerlidir. Türkiye’de ise her yörenin kendine göre bir geleneği ve mirası bulunmaktadır. Herkes farklı oturup farklı kalkmaktadır. Kız alıp vermeden misafir karşılamaya, düğün dernekten ibadet çeşitlerine göre farklı davranış şekilleri mevcuttur. Toprağın ekilip, ürünün yetiştirilmesinde bile yöresel farklılıklar görülmektedir. Tüm bu farklı kültürleri yaşamış farklı bölgelerin insanları, iş dünyasında da aynı ürün için farklı satış yöntemleri uygulamaktadır.

Oysaki tek bir çatı altında birçok firma, aynı kuralları benimseyerek, aynı doğrular içerisinde hareket etmek üzere bir marka yaratabilirler.

Franchising sistemi bu temel üzerine kurulmuştur. Marka çizgilerini belirler. Sistem içerisindeki tüm özel işletmeler aynı marka çatısı altında aynı çizgide hareket ederler. Dışarıdan bakıldığında hepsi de tek bir firma gibi görünür.

Bu sistem otomobil firmalarında neden olmasın diye düşünüyorum ama görüyorum ki sadece düşüncede kalıyor.

İlk başta otocenter olmak üzere birçok yerde özellikle ikinci el otomobil Pazaryerleri açılmıştır. Bu pazarlar içerisinde yan yana birçok firmalar aynı işi yaparken hepsi de farklı doğrular üzerine hareket etmektedir.

Son yıllarda şehir içerisindeki galerilerin kaldırılmasıyla birlikte otocenterların önemi daha da ön plana çıkmakla birlikte halen bir arada nasıl bir sistem içerisinde hareket edecekleri belirsizliğini korumaktadır.

İkinci elde tek bir doğru vardır. O da aracı doğru fiyatlandırmaktır. Araca ekspertiz yaparsınız ve kriterlere göre fiyatlandırırsınız. Fiyatlandırılan araçlar sınıflandırılır ve garantili/garantisiz olmak üzere satışa sunulur.

Hani büyük alışveriş merkezlerinde ve mağazalardaki teşhir ürünleri vardır, bilirsiniz. Ambalajlı ürünlerden daha ucuz fiyatla satışa sunulur. Şimdi gelelim aynı sistemi otomobil sektöründe de hasarlı ve yüksek kilometreli araçlar için uygulayalım. Yani iyi araba iyi parayla, hasarlı veya masraflı araçlar daha uygun fiyatla satılışa sunulsun. Burada dikkat edilmesi gereken tek gerçek ekspertiz bilgilerinin doğruluğudur. Aynı Pazar, aynı marka, aynı çarşı içerisinde yapılması gerekenlerin en başında doğru ekspertiz garantisi verebilmek gelir.

Garanti demişken bugünlerde birçok sigorta firması mekanik olarak motor ve şanzıman garantisi verilebilmektedir. Ekspertiz garantisi ile birlikte bir de bu garantileri eklediğinizde kurumsallığın temeli ve çatısı otomatikman oluşturulmuş olacaktır.

Ürünün sunuşu belirledikten sonra geriye bir tek şey kalır. Müşteri hizmetleri ve memnuniyeti maddelerini de ekledikten sonra bina tamamlanmış olacaktır.

Hangi dükkâna giderseniz gidin tümü mekanik ve kaporta ekspertizinden geçmiş ve garantili/garantisiz sınıflandırılmış, aynı hassasiyetle temizlenerek sunulmuş ve fiyatlandırılmış otomobiller gördüğünüzü düşleyin. Kapıdan girdiğinizde güler yüzle karşılanıyorsunuz. İkramlar yerinde. Satış süreci ve işlemler hakkında tam olarak bilgilendiriliyorsunuz. Bir bakmışsınız banka ve noterlik işlemlerinde süreç ve hizmet kalitesi her dükkânda birbiriyle aynı. Prosedür ve imzalatılan sözleşmeler, tüm evraklar da aynı. Yalan yok, yanlış yok, kavga yok, gürültü yok.

Daha ne olsun?

Hadi hayırlı işler.

H. Hüseyin YAYLA

Hüseyin Yayla Kimdir?

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir