Boğaziçi Köprüsünün yapılması ile ilgili dönemde yapılan tartışmalar, İstanbul’a bir köprü yapılması halinde, bunun tetiklenerek 2-3-4 köprüye kadar çıkabileceğini söyleyenleri haklı çıkarırcasına gelişmiştir. Çevre yolları ve aktarmaları ile birlikte dünyanın tartışmasız en güzel kentlerinden biri olan İstanbul, ne yazık ki yolların egemenliğine ve onun oluşturduğu çarpık kentleşmeye teslim olarak global bir köy haline dönüşmüştür. İstanbul kenti yol boyunda konuşlanan varoşları ve Boğaziçi’nde yerleşen uydu kentleri ile tıpkı David Gordon’un betimlediği tüzel kenti gerçeklemiştir. Bu nedenle Eminönü bölgesi gündüzleri milyonlara ulaşan nüfusuna karşın, ikametinde on binlerin barındığı tuhaf bir bölgedir. Bu örnekleri çoğaltmak olanaklıdır.
Her ne kadar ülkemizin motorisazyonu batı ülkelerini gecikerek izlemişse de benzeri bir kaderi tüm büyük kentlerimiz yaşamıştır. Bursa kenti hem otomotiv üretiminin merkezi olması açısından hem de bu yatırımların Bursa kentine yapılmış olmasından kaynaklanan nedenlerle bu yükü daha yoğun olarak yaşamıştır. Coğrafi yerleşimi ve tarihsel yapısı gereği, genişlemeye ne İstanbul ne de Ankara yada İzmir kadar uygun olan bu kent, özellikle 19. ve 20. yüzyılda tam bir araç istilasına uğramış olan demiryolu ağına bağlı olmayan büyük kentlerden biridir. Kentin en büyük sorunu halen ulaşımdır ve bu ilkel mantık ve anlayışlarla sadece kavşaklar inşaa ederek sorunu çözeceğini sanmak önümüzdeki süreçte de en büyük sorunu ulaşım sorunu olacağını göstermektedir. Bursa kenti üretimin burada olması ile 40 bin hektarlık ovasını otomobile kurban etmiştir. Bu nedenle Bursa otomobile karşı sınırlandırma mücadelesine önderlik edebilecek tek Türkiye kenti olma unvanını da hak etmektedir.
Kaynak: Mehmet Kartal’ın27-28 Mayıs 2005 tarihleri arasında TMMOB Makine Mühendisleri Odası IX. Otomotiv ve Yan Sanayii Sempozyumu’nda “Otomobilsiz Kent Bir Ütopya mı? Geleceğin Zorunluluğu mu?” konulu makalesinden derlenmiştir.